Başkan Erdoğan, terörle mücadelede yeni yapılacak harekatlarla sadece şehitlerin dökülen kanlarının, yitirilen canların hesabını misliyle sormakla kalmayacaklarını, geleceği de güvence altına alacaklarını söyledi.
"Söz konusu terörle mücadele, ülkemizin bekası, huzuru ve güvenliği olduğunda herkes ya yanımızda yer alır ya da karşımızda. Bu işin ortası, idareimaslahatçılığı, gri alanı, görmezden gelinecek veya sağıra yatılacak tarafı yoktur." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz bu hususta çok netiz, kararlıyız, azimliyiz. Terör örgütünü, dışarıdaki destekçileri ve içerideki uzantılarıyla beraber tamamen yok etmenin boynumuzun borcu olduğuna inanıyoruz. Bu konuda milletimizin hükümetimize desteğinin tam olduğunu biliyoruz. Bu vesileyle terörle mücadeleyi siyaset üstü bir konu olarak görerek güçlü desteğini asla esirgemeyen Cumhur İttifakı'ndaki ortaklarımız başta olmak üzere tüm siyasi partilere buradan şükranlarımı sunuyorum. Terör gibi milli bir meselede dahi bozgunculuk yapanları, bölücü örgütün tezleriyle hükümetimize saldıranları ise maşeri vicdana havale ediyorum. "'Üç beş oy daha fazla alacağız' diye bölücü örgütün muhiplerini kırmızı halıyla karşılayanlar elbette bu yaptıklarının hesabını sandıkta milletimize vereceklerdir."
CUMHURİYET'İN 100. YILI
Erdoğan, geride bırakılan 2023 senesinin Cumhuriyet'in 100. yıl dönümü sebebiyle tarihte daha özel bir yere sahip olduğunu belirtti.
Yaşanılan tüm sıkıntılara rağmen yurt içinde ve yurt dışında düzenledikleri çeşitli etkinliklerle 2023'ün hakkını vermeye çalıştıklarını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu kapsamda özellikle İstanbul Boğazı'nda yapılan TCG Anadolu'nun öncülüğünde 100 savaş gemimizin gerçekleştirdiği geçit töreni hafızalara kazınmıştır. Boğazdaki geçit töreni aynı zamanda kimin Cumhuriyet'e ve Atatürk'ün mirasına sahip çıktığını, kimin de bunların sadece istismarını yaptığını ortaya koymuştur. Hiç şüphesiz 100. yıl etkinlikleri Türkiye karşıtları kadar Cumhuriyet'i ve kurucusunu siyasi ekmek teknesi haline getirmiş piyasa Atatürkçülerini de ciddi manada endişelendirmiştir. Siyasetten medyaya, akademiden kültür sanata, geniş bir alana tezgah açan bu işportacıların ortak özelliği menfaatperestliktir, mürailiktir, samimiyetsizliktir. Bir süredir gündemde tutulmaya çalışılan tartışmalar bu hazımsızlığın halen geçmediğinin ispatıdır. Halbuki Türkiye'nin rejimiyle ilgili tereddütler 29 Ekim 1923'te 'Yaşasın Cumhuriyet' nidaları eşliğinde bitmiş bir tartışmadır. Anayasamızın ilk maddesindeki 'Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir' ifadesi bu iradenin sembolüdür. Bu konunun siyasi polemik meselesi haline getirilmesi doğru olmadığı gibi anayasal bakımdan zaten mümkün de değildir."