Başkan Recep Tayyip Erdoğan dün 2023-2024 Akademik Yılı Açılış Töreni'ne katıldı. Konuşmasında önemli mesajlar veren Erdoğan, şunları kaydetti:
27 Mayıs darbesi öncesinde üniversitelerin görevlerini yapmak yerine vesayet planlarının bir parçası olarak kullanıldığını gördük. 12 Mart ve 12 Eylül'den önce de üniversitelerimiz karışıp bilimin değil, ideolojik çatışmaların merkezi haline geldi. 28 Şubat döneminde üzülerek ifade etmek isterim ki hafızamıza yükseköğretim adına utanç verici sahneler kazındı. Okulu ile inanç değerleri arasında tercihe zorlanan, başörtüsünden dolayı ikna odalarına alınan kızlarımızın yaşadığı zulmü asla unutamayız. Özgürlüğün ve özgür düşüncenin simgesi olan üniversitelerde, üstelik de bizzat hocalar kullanılarak başlatılan cadı avını daha dün gibi hatırlıyoruz.
Darbe çığırtkanlıklarının yapıldığı cumhuriyet mitinglerinden kılık kıyafet konusunda ısrarla sürdürülen yasakçı tavra kadar çeşitli alanlarda biz de buna şahitlik ettik. Hayata geçirdiğimiz reformlarla statüko bekçiliği olarak gördüğümüz bu direnci kırmayı başardık. Demokrasiyi güçlendiren, özgürlükleri artıran, temel insan hak ve hürriyetlerinin kullanımını bir ayrıcalık olmaktan çıkaran hamlelerimizden üniversitelerimizin de istifade etmesini sağladık.
Yüksek eğitime ulaşmanın artması ülkemizde kimi elitleri rahatsız etse de bu gayretlerimiz milletimiz tarafından takdirle karşılandı. Bu kesimler sadece üniversite sayılarının artmasından değil, yollardan tünellere, hastanelerden havalimanlarına, barajlardan köprülere kadar ülkeye çağ atlatacak her yatırımdan rahatsızlık duydular.
Gezi olaylarında yeri değiştirilen üç-beş ağacı bahane ederek sokaklarımızı ateşe vermekle kalmadılar, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nden İstanbul Havalimanı'na tüm devasa projelerinin de durdurulmasını istediler. Başörtüsü düzenlemesi, hak ve özgürlükler yolunda attığımız her adımı çeşitli yöntemlerle engellemeye çalıştılar.
İBB Başkanı'yken üniversite öğrencilerine başlattığımız burs uygulamasını Anayasa Mahkemesi'ne götürerek iptal ettirenler, daha sonra dönüp bundan şikâyetçi bile oldular. Kendi çocuklarına hak gördükleri yükseköğretim imkânından fakir fukaranın evladının da faydalanmasına bir türlü razı olamayanların tutarsızlıkları hiç bitmedi. Bunların hiçbirine takılıp kalmadık.
Üniversitelerimizin bir daha asla yasakla, baskıyla, kavgayla veya ideolojik dayatmalarla anılmasına müsaade etmeyeceğiz. İlim yuvası üniversitelerimizi kendi ideolojik saplantıları haline dönüştürmeye çalışan az sayıdaki hazımsız marjinallerin de en kısa sürede bu gerçeklerle yüzleşeceklerine inanıyorum. Türkiye Yüzyılı herkes gibi bu kesimlerin de ufuklarını açacak.
Yükseköğretim alanındaki genişlemeye paralel olarak akademisyen sayımızı da artırdık. 22 sene önce 70 bin olan toplam öğretim elemanı sayısı 3 kat artışla bugün 184 binin üzerine çıktı. Profesör sayımızı 9 bin 396'dan 32 bin 488'e, doçent sayımızı 5 bin 367'den 20 bin 768'e, doktor öğretim üyesi sayımızı ise 11 bin 190'dan 71 bin 700'e ulaştırdık.
BİLİM DİPLOMASİSİ KRİTİK ÖNEMDE
Bilim diplomasisi, Türkiye'nin uluslararası tanınırlığını artırmak ve kültürlerarası etkileşimle iletişimi geliştirmek adına oldukça kritik öneme sahiptir. Yükseköğretim kurumu tarafından bilim diplomasisi alanında bugüne kadar atılmış adımlardan memnuniyet duyuyoruz. Üniversitelerimizin yurtdışındaki muhataplarıyla somut işbirliği projeleri üzerinde çalışmalarını teşvik ediyoruz. Üniversitelerimizin uluslararası üniversite sıralamasında üst sıralara yükselmelerini memnuniyetle izliyoruz.