"Türkiye'nin ruhunu arayan adam" diyorlar onun için... Sağın da solun da sevdiği ama bir türlü içselleştiremediği, hep ötekini eleştirmek için başvurdukları bir kaynak Kemal Tahir... Asıl adı İsmail Kemalettin Demir. Babası 2. Abdülhamit'in yaverlerinden deniz yüzbaşısı Şebinkarahisarlı Tahir Bey… Padişah, Yıldız Sarayı marangozhanesinde çalışırken, Kemal Tahir'in ona eşlik etmişliği var. Bu sayede daha çocuk yaşta çok önemli 'an'lara şahit olmuş. Ki o Osmanlı'nın çöküşünü, ardından Cumhuriyet'in kuruluşunu adım adım izleyen bir kuşaktan… Kemal Tahir'in vefatının 48. yılında Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları, Asım Öz'ün hazırladığı önemli bir derleme kitapla yazarı selamlıyor. Kemal Tahir Kitabı/Bir Aydın Üç Dönem adlı derlemede farklı cenahlardan kalem erbabı insanlar, onun yaşantısını, fikir dünyasını değişik açılardan ele alıyor. "Türkiye'de yaşamanın, yazmanın bütün bedellerini hakkıyla ödemiş bir münevver" diyor onun için giriş yazısında Zeytinburnu Belediyesi Başkanı Ömer Arısoy.
HİKAYESİ OLMAYANLAR
Kitaptaki Tahir'in Hayatı bölümüne, 'Benim Kemal Tahir'im' başlıklı yazısıyla katılmış Ercan Kesal… Tahir'in cezaevinden ilk eşi Fatma İrfan'a yazdığı mektuptaki "Hikayesi olmayan adamlara acıyorum" satırlarına yer veren Kesal, yazarın mücadelesini selamlamış. Kolay değil, 63 yıllık ömrünün 12 yılını mapushanede geçirmiş biri Kemal Tahir. Yazar Tanıl Bora, Tahir'in 'verimli tutarsızlıklar'ını ele alıyor yazısında. Tahir için 'yerli, milli, halk, Osmanlı, Anadolu, Türk sosyalizmi ve devletin neler ifade ettiğini, onun eserlerinden önemli alıntılar yaparak anlatıyor. Bora yazısını, "Onun çelişkilerine bakmak, edebi olarak eserlerinden izini sürmenin kıymetini artıracaktır" diyerek bitirmiş.
KADERİN CİLVESİ
Kemal Tahir nasıl bir okurdu? Kitaptaki yazısında Ömer Faruk, onun annesinin ölümüyle yarıda bıraktığı Galatasaray Lisesi'nde roman okumasının hoş görülmediğini belirtiyor. Babası da roman tutkusunu tasvip etmezmiş. Sebep, o dönem romanlar baştan çıkarıcı bulunurmuş! Tahir'in şiirle başladığı yazın hayatını, büyük bir romancı olarak tamamlaması da kaderin cilvesi işte. Modern gerçekçi romanın tarihini 1605'te yayınlanan Don Kişot'la başlatan Tahir'e göre Türk romanı 1847'de Ahmet Midhat Efendi'nin yazdığı Hasan Mellah ile başlıyor. Yani 270 yıllık bir gecikme söz konusudur. Kitaptaki Selim İleri yazısından, Tahir'in vefatı sonrası masasında yarısına kadar okunmuş Huzur romanı olduğunu öğreniyoruz. Pek haz etmediği söylenen Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, bu büyük edebiyatçıyı ebedi hayata, 'huzur'a uğurladığını umut ediyorum. 821 sayfalık kitabı iki yıllık çalışmayla kültür dünyamıza kazandıran Asım Öz'e bırakalım son sözü: "Derdimiz ona yeniden bakmak, onu tüm yönleriyle tartışmak."