Bahçe sadece meyve ve sebze elde edilen bir alan olarak görülmemiş, çevreye katacağı görsel değer de hesap edilerek bir boş vakit geçirme alanı olarak dizayn edilmiştir. Elbette zamanın boşluğunu dolduracak şekilde... Bahçeler iç ve dış mekan ayrımını da çoğu zaman belirsizleştirmiştir. Çinlilerin "ting" dedikleri pavyonlar bunun en zarif örneklerindendir.
Türk ve Çin bahçelerinin bir diğer ortak özelliği, katı bir geometrik düzenin esaretinde olmamaları. Çin'in "bahçeler şehri" Suzhou'da klasik Çin bahçelerinin en güzel örneklerini gezerken, bütün bir bahçenin, doğal bir organizma gibi kendine özgü bir gelişim yolu izlediğini görürsünüz, bahçe içerisindeki yollar, ağaç gövdelerinin gelişimine riayet ederek dolanır. Eski Türk bahçelerinde de ağaçların doğal gelişiminde serbest bırakıldığı, budama tekniklerinin çoğu zaman uygulanmadığı biliniyor.
Bahçelerin belli katı kurallara göre dizayn edilmemesi, Çin örneğinde bana daha çarpıcı bir olgu geliyor, zira Çinliler şehirlerini, özellikle başkentlerini, belli esaslara göre inşa etmişler. Her bir parçanın nereye konacağı önceden tayin edilmiş. Ancak bahçe tasarımında bir boşluk, yaratım sürecine açılan bir alan söz konusu. Eski Çin'de klasik bahçeleri tasarlayan kişilerin pek çoğunun dönemin şair, ressam ve yazarları olduğu düşünüldüğünde, durum açıklık kazanıyor. Aynı zamanda görev yaptıkları beldelerin valileri de olan bu sanatçı memurlar, edebiyattan ve sanattan aldıkları zevki, bahçe tasarımında özgürce kullanmış. Bahçelerde, edebiyat, mimari ve kaligrafi iç içe geçmiş. O nedenle Hangzhou şehrindeki Batı Gölü'nü gezenler, o muhteşem bahçeleri hayranlıkla izlerken, farklı dönemlerde o güzelliğe imza atan şair-valiler Bai Juyi ve Su Dongpo'yu anarlar.
BAHÇECİLİK SANATI
Eski Türk ve Çin bahçeleri doğaya sadık kalmış, onu dönüştürme yoluna gitmemiştir. Çinliler "Sui yóu rén zuò, wanzìtian kai" derler, yani bir şey insan tarafından yapılmış olsa da, tıpkı cennetten bir parça gibi görünür. Çin bahçeleri, yeryüzündeki cennetin en büyük yansımasıdır.
Bahçecilik sanatı çiçekler ve ağaçlar üzerinden kendi sembolizmini de oluşturmuş. Türk bahçelerine ruhani bir hava katan ve doğumdan ölüme kadar var olma çabasını yansıtan servi ağaçları, İstanbul'da masmavi boğaz görünümüne mor bir dokunuş katan erguvanlar ilk akla gelen örneklerdir. Çin'de "çiçeklerin kraliçesi" şakayıktır, zenginliğin simgesidir, birçok efsanede şakayık çiçekleri geçer. Budizm'in de etkisiyle nilüfer çiçeği de Çin kültürünün en önemli simgelerinden biridir, saflığın ve hakikatin simgesidir. Klasik Çin şiirinde beni en çok etkileyen dizeyse, Bai Juyi'nin belirsizlik metaforu olarak kullandığı dizesidir: "Çiçekler çiçek açmıyor / siz henüz tam çökmemiş." Çiçeklerin vaktinde açmamasıyla ifade edilen hüzünlü bir bekleyiş söz konusudur burada.
Bugün Çin'in modern kent yaşamında, halk parklarında, milli parklarda, tatil köylerinde, klasik bahçe tasarımının izlerini görmek mümkün. Çünkü modern insanın en çok da hayatın bu yönüne ihtiyacı var. Güzel ve sessiz bir bahçe, uzun saatler süren çalışmaların neden olduğu gerginlik ve yorgunluğu gidermeye yardımcı olur, insanın zihinsel ve fiziksel gücünü arttırır. Park ve bahçelerde spor yapmak, kitap okumak gibi aktiviteler, insanın manevi dünyasını zenginleştirebilir. Modern kentli insan, şehirden ayrılmadan dağların ve nehirlerin güzelliğini hissedebilir. Tıpkı EXPO 2019 Bahçecilik Fuarı'nda olduğu gibi.
TÜRK BOTANİK KÜLTÜRÜ PEKİN'DE
Bu uzun girizgahı yaptıktan sonra, bahçelerinde cenneti gören iki halkın, EXPO Bahçecilik Fuarı vesilesiyle bir kez daha buluşmasına tanıklık ediyoruz. Türkiye, Expo 2019'a iz bırakmak istiyor. 2 bin 400 metrekarelik Türk standı 3 Temmuz 2019'da Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan'ın katılımıyla resmen açıldı. Türkiye'nin Expo Komiseri Tarık Sönmez, bahçe ve botanik kültürünü tanıtacaklarını, ayrıca Türk kültür ve tarihinin diğer yönlerini de sergileyeceklerini söyledi.
"Yeşil Yaşa, Daha İyi Yaşa" temasıyla toplanacak Expo 2019 sırasında bir iş forumu düzenlenerek, Çin ve Türk işadamlarının bir araya getirilmesi de planlanıyor.
Türkiye Ticaret Bakan Yardımcısı Gonca Yılmaz Batur, Expo'yu bir diyalog platformu olarak gördüklerini ve Türkiye olarak çok güçlü bir şekilde bu organizasyonda yer aldıklarını söyledi. Antalya'daki Expo 2016'da Çin'in en büyük yurtdışı standını açtığını hatırlatan Batur, Çin'in o bahçeyi Türkiye'ye hediye ettiğini ve bunun kültürel iletişim tarihinde unutulmaz bir simge olduğunu kaydetti.
"Biz de unutulmaz bir hikâye yaratmak istiyoruz" diyen Gonca Yılmaz Batur, Expo 2019'un ardından Türk pavyonunun kalıcı bir anıt olarak Çin'e hediye edileceğini belirtti.
EXPO'daki Türk pavyonu şimdiden fuarın ilgi odağı. Burası ziyaretçilere küçük bir Türkiye sunuyor. Anadolu'nun geleneksel konut tipleri ve zengin doğası, pavyona itinayla yerleştirilmiş. Yöresel konutların içerisine, yine o yöreye özgü çiçeklerin kokular verilmiş. Zeytin yağı, fındık ve çeşitli tarımsal ürünler de misafirlerin damak tadına hitap ediyor. Türkiye'nin çeşitli yörelerinden halk dansları örnekleri sunan sanat toplulukları, Türk pavyonuna olan ilgiyi artırıyor. Türk pavyonu, geçen sene Çin'de kutlanan Türkiye Turizm Yılı etkinliğinin bir uzantısı işlevi görerek, Çin halkının zihninde güzel bir Türkiye imajı bırakmayı hedefliyor.
Kaynak: China Today Türkiye