İstanbul'un kalbi burada atacak: İstanbul Resim ve Heykel Müzesi açıldı

Resim, heykel, seramik, hat, ikon ve enstalasyon koleksiyonlarında toplam 806 sanatçının 10 bin 666 eserinin bulunduğu İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, göz kamaştıran yeni binasında daha önce teşhir edilemeyen pek çok eseri de sanatseverlerle buluşturuyor. Müzenin açılış koleksiyonunda ise 277 sanatçının 749 eserine yer veriliyor.

'Türk sanatının hafızası' olarak kabul edilen İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nin Müdürlüğü Hasan Karakaya yapıyor. Tematik ve kronolojik olarak hazırlanmış, 37 salon ile üç kata yayılan "Kalıcı Koleksiyon Sergisi"nin küratörlüğü Burcu Pelvanoğlu ve Ayşe Köksal, tasarımını da Yeşim Demir Pröhl yapıyor. Birbirinden renkli salonlarda resim ve heykel tarihimizin birbirinden değerli eserleri dönem dönem izleme fırsatı bulunuyor.

İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nin 301 numaralı salonunda ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nin, o zamanki adıyla Sanayi-i Nefise Mektebi'nin kurucusu olan Osman Hamdi Bey'e adeta saygı duruşu niteliğinde bir koleksiyon sergileniyor. Osman Hamdi Bey'in eserlerini, diplomalarını, beratlarını ve resim yaparken kullandığı malzemelerini içeren sergi izleyici ile buluşuyor.

İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nin 1937 yılında Türkiye'nin ilk sanat müzesi olarak açıldığını söyleyen Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Rekrörü Handan İnci, "Türkiye sanat tarihi ve belleğinin, modernleşme ve modernizmine tanıklık eden 10 binin üzerinde eserden oluşan koleksiyon ile büyük önem taşıyor" dedi. 10 yıl aradan sonra izleyici ile buluşan müzede yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren inci şunları söyledi: "İRMH İRHM taşındığı Antrepo 5 okulumuz mezunu mimar Emre Arolat'ın projesi ile Müzeye dönüştürüldü.

Toplam 6 bin 250 metrekare sergi alanına sahip yeni binada öncelikle modern teknoloji ile donatılmış eser deposuna eserlerinin tasnifi ve yerleşimi yapıldı. Son olarak 2021 yılında, resim atölyesi iklimlendirmesi revize edildi, planda olmayan heykel atölyesinin de yapılabilmesi için müze dükkanının yerinde yeni bir proje geliştirildi, 4. Katta bir kütüphane alanı oluşturuldu ve ofisleri tamamlandı. Sonrasında tozsuz ortam sağlanarak eserlerin konservasyon ve restorasyonlarına öncelik verildi. "Kalıcı Koleksiyon sergisi" ile açılan müze bundan sonra İstanbul kültür hayatının duraklarından biri olmayı hedefleyecek"

İstanbul Resim Heykel Müzesi'nde sergilenen eserler ise ve sergilenmeyen eserlerin büyük bir güvenlik içinde korunduğunu söyleyen Müze Müdürü Hasan Karakaya, "İstanbul Müzemiz 24 saat kapalı devre kamera sistemi ile kontrol ediliyor, ziyaretçi takibi de kameralar üzerinden yapılıyor" dedi. Sergiyi gezerken resim ve heykellere yaklaştığımızda ses uyarı sistemleri hakkında da bilgi veren Karakaya, "Müzemizin her bölümde güvenlik personelimizin gözetiminde ziyaretçi kabul edilmekte birlikte eserlere yaklaşıldığında bilgisayar ekranına ve bulunduğu ortama ses ile uyarı veren hassas güvenlik sistemleri var. Sergi salonları, depolar da kamera sistemleri ile kontrol ediliyor. Sergilenemeyen eserler, hassas iklimlendirme sistemleri, göz tarama ile giriş sistemleri, gazlı yangın söndürme sistemlerine gibi modern teknolojik olanaklara sahip depolarda tutuluyor."

Müzenin büyük ilgi gören "Kalıcı Koleksiyon Sergisi" ile yaklaşık 10 yıldan beri kapalı olan müzede gün yüzüne çıkmamış eserler ilk kez görücüye çıktı. Serginin küratörlüğünü yapan Ayşe H. Köksal, "Bu sergi üzerine düşünürken aklımızdaki en önemli amaç, el verdiğince çok eseri sergileyebilmekti. Yaklaşık 10 yıldan beri kapalı olan bu müzede gün yüzüne çıkmamış eserleri görebilmemiz iki açıdan önemliydi. Birincisi, neredeyse bir nesil bu koleksiyonla, dolayısıyla Türk modern sanat tarihinin en önemli temsilcileri ile tanışmamıştı.

Onlara olabildiğince çok eserle, sanatçı ile yüz yüze gelme olanağını sunmak istedik. Artık dergiler ya da sanal ortamda değil, orijinal eserleri görebilmeleri bizim için önemliydi. Bir diğer nokta ise, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinin müze kurulduğundan beri büyük özverilerle muhafaza ettiği, geçmişi 19. Yüzyılın başına kadar giden eserlerin emin ellerde olduğunu gösterebilmekti. Sergi kurgusu, eş zamanlı olarak hem kronolojik hem tematik. Birinci kattan üçüncü kata doğru çıkıldığında Osmanlı dönemi resminden 1980 sonrasına kadar uzanan bir kronolojiyi takip edebilirsiniz. Derdimiz, bu kronolojik anlatının her zaman tekrar edilen bir sanat tarihi yazımı üzerine kurulu olmasından kaçınmaktı. O nedenle temalar belirledik. Tamamen tematik olmasını da istemedik. Eş zamanlı olarak kronolojik ve tematik anlatı sayesinde, hem anlaşılır hem de farklı bir sanat tarihi okumasını bir arada yapabildiğimizi göstermek istedik" dedi.