04 Aralık 2012, Salı

“Yaşamın bir anlamı olmalı”

Biraz geç oldu ama güzel oldu; Ege'de sonbahara, tütün sarısı güneş ışığına, üzerime çöken tatlı yavaşlığa uydu! Mehmet Erdem'in şarkılarından söz ediyorum. "Herkes Aynı Hayatta" adlı şarkısını çok sevmeme rağmen aylar boyu direnip albümü almadım. İki hafta önceydi. Uzun yolda durdum. Bir benzin istasyonundan albümü aldım. Arabanın müzik çalarına sürüp sekizinci sıradaki şarkıya dokundum. Sonra gaz pedalına dokundum. Mehmet Erdem'in sakin, hırıltılı ve yorgun sesi "Yaşamın bir anlamı olmalı/senden başka, benden başka/ bana görünmeli, sende olmalı" diyordu. Gittim, gittim, gittim. Hiç durmak istemedim.

Viyana sokaklarında yürürken (caddelerinde değil ama dikkat buyurun!) dalıp giderseniz, gözünüzü açtığınızda köşede birden Wittgenstein'ın belireceğini, bir kapıdan ağzında purosuyla Freud'un dışarı çıkacağını sanmanızda hiçbir tuhaflık yok! Evet! İkinci kattan gelen piyano sesinin Anton Weber'e ait olduğunu sanıyorsunuz. "Kültürlü turistlere özgü kendini gaza getirme tavırları" bunlar demeyin sakın! Kafka'nın, Freud'un, Zweig'ın, Klimt'in, Kokoschka'nın, Schiele'nin, Mahler'in, Schönberg'in, Bachmann'ın, Trakl'ın bu şehirde derin izler bırakmamış olmaları mümkün mü! Sonuç? Bir zamanlar (neden bilmem) burun kıvırıp durduğum bu şehre son yıllarda sık yolumu düşürüyorum ya, çok memnunum!

Gustav Klimt'in doğumunun 150'inci yılındayız. Viyana'da her yer Klimt. Bu sefer sırf Klimt'e odaklanmak için gittim. Üçüncü günde artık gözlerimi kapattığımda bile zihnimde yaldızlı yuvarlaklar uçuşuyordu. "Klimt etkisi" böyle bir şey! Belvedere'deki ünlü "Öpüş" resminin bulunduğu odadaki kalabalık ilginç. Müzenin o odasına kadar gelenler bir daha ayrılmak istemiyorlar sanki. "Öpüş tablsou aslında Mona Lisa'dan daha büyüleyicidir" diyen kimi resim tarihçileri haklı mı ne!

Tam bu noktada Cahit Koytak'ın "Viyanalı Ermiş'in İtirafları" adlı şiirini anmadan geçemem. "Viyanalı ermiş" dediği Wittgenstein'dır. "Delirmemek için felsefe yapan/içindeki Babil'in uğultusunu bastırmaya çalışan" filozofu anlatır Koytak.

Viyana'da yemek mi? Boşverin, Schnitzel'i falan! Bu şehirde Tafelspitz (sığır haşlama) yenir. Tavsiyem Plachutta adlı restoran. Harika bir servis düzenleri var. Bir de "beef tartar"ları var ki, enfes.

Bir akşam aklımızda bambaşka şeyler varken, her nasılsa Abbas Kiyerüstemi'nin Kiraz Tadı filmini izlemeye karar verdik. Ne iyi yapmışız! Müthişti! Filmin öyküsü ağır ağır ve en derin insani duygularımızı damıta damıta zirveye doğru yükseliyor. Final benim için problemli ama ne gam! Film bittiğinde bir süre susuyoruz. Bilirsiniz, söz güç toplayıp toparlanıncaya kadar ortadan çekilmek ister ya, biz de ona uyuyoruz.

Şu günlerin kitaplarına gelince… İsmail Gezgin'in kapsamlı ve eşsiz çalışması "Fallus'un Arkeolojisi"ni ön plana koymalıyım. Meraklısı okumalı. Bir de Dionys Mascolo'nun "Aşk Üstüne"si var. Küçücük bir kitap ama günlerce elimden düşmedi. İtibar, Ayraç, İzafi dergilerinin de altını çizmeliyim.

25 EKİM - 7 KASIM 2012

SON DAKİKA