Ellerinden geleni yapıyorlar ama "öznede" iş yok...
"Mamul" kötüyse reklamcı ne yapabilir?
Üç beş üçüncü sınıf gazeteci bir yandan Ali Babacan'ı öbür yandan Ahmet Davutoğlu'nu parlatmak için uğraşıyor... Eh, Meral Akşener'in reklamını yapmaya çalışan gariban da var...
Fakat nafile.
Attıkları taş hiçbir kurbağayı ürkütmüyor bile.
Çünkü havuz kelek. Havuz değil leğen.
Adam kongre yapıyor, kürsüde "gözyaşlarını tutamıyor", kimsenin umurunda değil.
Amigo basında bile iç sayfa dibinde on satır...
Adam iktidara gelmekten sözediyor, partisinde toplu istifalar...
İl ya da ilçe örgütleri birer birer çözülüyorlar. Ankara, İzmir, Kocaeli, Siirt, şimdi de Sakarya...
Hayal kırıklığına uğramışlar.
Acaba ne bekliyorlardı?
Seçime girme hakkını kazanmalarına bile daha altı ay var, erken seçim mi bekliyorlardı? Mebus mu olacaklardı?
Yuvarlak konuşuyorlar.
Başkan kendi adamlarını kayırıyormuş...
Ya ne olacaktı?

***

Seks skandallarıyla sarsılan CHP sapır sapır dökülüyor.
Muharrem İnce atıp tutuyor ama ortada parti yok.
Atıp tutması dön dolaş CHP yönetimine "münhasır" kalıyor. CHP adaylığı özleminden bir türlü kurtulamadı. Şimdi aday olacağını ilan etseler ortada ne parti kurulması kalır ne yürüyüş. Sulh olurlar.
Kurarsa CHP'den "bir miktar" oy götürecek, orası belli de...
Mustafa Sarıgül'ün partisini de kadrosunu da kalemine saran çıkmadı.
Kadroyu da ancak bir zamanlar Şişli Belediyesi'yle iş yapanlar tanırlar.
Faşistler "yandık bittik mahvolduk, millet aç, aç" diye tozu dumana katıyorlar.
Fakat bu toz fırtınası ancak ıhlamur içilip maça kızı oynanan emekli kahvelerinde kopuyor.
Durum o kadar kötüyse, muhalefetin "bir güneş gibi doğması" gerekmez miydi?
Bakalım Joe Biden ne yapacak?
Bu kadar zavallı bir muhalefetin neresinden tutacak da desteği yağdıracak?
Yalnız ajan gazeteciler ve öğretim üyeleriyle iş bitmiyor ki...
Sakın "kullanım süresi geçti" diyerek birilerini gözden çıkarmasın?
Vallahi çok güleriz. O kadar yalan dolan boşa gider.
Gülen de güler mi ağlar mı görürüz.