Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BURHANETTİN DURAN

Hayırlı olsun

Ayasofya'nın uzun bir hasret döneminden sonra tekrar cami olması milletimize ve İslam alemine hayırlı olsun.
Cuma günü, Danıştay'ın 1934'teki müzeye çevrilme kararını bozmasının ardından Başkan Erdoğan, 2729 sayılı karar ile Ayasofya'yı ibadete açtı.
"Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın" sesi onlu yıllardan sonra muradına erdi.
Sembolik önemi çok büyük olan bu açılışın Erdoğan'a nasip olması kuşkusuz bir tesadüf değil.
O, Türkiye'nin önüne koyulan engelleri aşma konusunda zorlu bir mücadelenin lideri.
Geniş halk kesimlerinin bu beklentisini de Erdoğan gerçekleştirdi.
Hatırlayalım, üniversitelerden kamu kurumlarına kadar başörtüsü yasağını kaldıran, dini eğitimin alanını genişleten ve gayri Müslim vakıflarını sahiplerine iade eden de Erdoğan oldu.
Dini özgürlüklerin kapsamı AK Parti iktidarı döneminde genişletildi.
Kemalist laikçiliğin dini talepleri, hakları kısıtlayan yaklaşımı terk edildi. Hem Müslüman hem de gayri müslim talepler için demokratik bir normalleşme süreci yaşandı. İşte Ayasofya'nın ibadete açılması bu sürecin son halkasıdır.

***

Danıştay'ın müzeye çevrilme kararını iptal etmesinin ana gerekçesi, Ayasofya'nın mazbut vakıf niteliğindeki Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı'nın mülkiyetinde olması.
Vakfedilen taşınmazın vakıf senedindeki niteliğinin ve kullanım amacının değiştirilemeyeceği.
"Vakıf malı" kuralından hareketle, Danıştay, "devletin, vakıf varlığının, vakfedenin iradesine uygun olarak kullanılmasını sağlama yönünde pozitif yükümlülüğü, vakıf mal ve hakları ile ilgili olarak vakfedenin iradesini ortadan kaldıracak şekilde müdahalede bulunmama yönünde de negatif yükümlülüğünün bulunduğu" sonucuna vardı.
Bu karar, Türkiye'deki vakıfların hukukunun devlete karşı korunmasıdır.
ABD, Avrupa ve Rusya'dan gelen endişe açıklamaları açısından bakıldığında öncelikle müzeden camiye çevirme kararı uluslararası hukukun alanı değildir.
Türkiye'nin kendi iç hukukuyla karar verdiği bir husustur.

***

Ayasofya'nın ibadete açılması ne bu muhteşem eserin dünya mirasındaki yerini zedeler ne de Müslüman olmayanların ziyaretini engeller.
Ayasofya'nın yaşayan bir cami olması Türk milletinin iradesinin tecellisidir.
Ayrıca, bu tarihi eserin korunmasının da etkin bir yoludur.
Hristiyan dünyadan gelen eleştiriler, Türkiye'nin Demir kilise başta olmak üzere farklı dinlerin eserlerine gösterdiği hassasiyeti hatırlamak zorundadır.
Balkanlardaki Osmanlı İslam eserlerini soykırıma uğratan uygulamalar ile Türkiye'nin koruduğu kiliseler ve sinagoglar bir arada düşünüldüğünde "dini özgürlük dersini" Batı başkentlerinin alması gerekir.
Ayasofya'nın tekrar camiye çevrilmesini bir kampanyaya çevirmek isteyen Batı medyasına ise tavsiyem CHP'nin "açacaksanız açın" tavrını iyi analiz etmeleridir. Türkiye kamuoyunun ortaklaşa desteklediği bu kararın güncel siyasi hesapların ötesinde bir anlamı var.

***

Benim gözümde Ayasofya'nın camiye çevrilmesi bu ülkeyi vatan yapanların yüreğinin itminana ermesidir.
15 Temmuz 2016 gecesinde bu milletin gösterdiği kutlu iradenin sevinç zamanıdır.
"Menderes gibi Erdoğan'ı da yalnız bırakmayacağız" diyerek tankların önüne çıkan gazilerin hak ettikleri bir ödüldür.
O gece ülkesi ve milleti için canını veren şehitlerin ruhunun şad olduğu andır.
Bu kutlu adımın Cuma günü atılması ve 15 Temmuz destanının dördüncü yılının kutlamalarına denk gelmesi de ayrı bir mutluluk vesilesidir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA