Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERHAN AFYONCU

Türkleri Avrupa’dan atma projesi: Şark Meselesi

Avrupa’nın Türklere karşı son dönemde giderek belirginleşen çifte standartlı bakış açısının temelleri, 18. yüzyılın ikinci yarısında başlayan ‘Şark Meselesi’ ile atıldı. Hedef, Türkleri Avrupa’dan atmak ve Osmanlı topraklarını paylaşmaktı

Türkler, Avrupa'ya ayak bastığı andan itibaren bir 'Şark Meselesi' (Doğu Sorunu) meydana geldi. Türklerin Avrupa'dan atılması manasına gelen Şark Meselesi, 18. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Osmanlı Devleti'nin tasfiyesi ve topraklarının paylaşımı kavgasıydı. Şark Meselesi'nin başlangıç tarihi hakkında birçok farklı görüş vardır. Albert Sorel, "Türkler, Avrupa'ya ayak bastığı andan itibaren bir Şark Meselesi meydana geldi" der. Atilla'nın 5. yüzyılın ortalarında Avrupa'yı tehdit etmesi, Selçukluların 11. yüzyılın ikinci yarısında Anadolu'yu fetihleri, Osmanlılar'ın 14. yüzyılın ortalarında Rumeli'ye geçişi, 1683'teki İkinci Viyana Kuşatması ve bozgunu, 1699 Karlofça Antlaşması, 1734 Nemirov Kongresi, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması gibi hadiseler Şark Meselesi'nin başlangıç tarihi olarak gösterilir. Araştırmacıların çoğunluğu ise Şark meselesini 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlatırlar.


II. Katerina.

OSMANLI'YI PAYLAŞMA REKABETİ
Şark meselesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir dünya gücü olduğu sırada ortaya çıkmamıştı. İmparatorluğun 17. yüzyıl sonlarında gücünü kaybetmesinden sonra, Avrupa'nın büyük güçlerinin bir diplomatik meselesi olarak ortaya çıkmıştı. Esas olarak Şark Meselesi, Osmanlılar Avrupa'dan atılırken topraklarını paylaşma meselesi ve Avrupa'nın büyük devletlerinin kendi aralarındaki güç dengesini korumak gayesiyle zayıflayan Osmanlıların topraklarını bir denge unsuru olarak kullanmalarıydı.
Nemirov Kongresi'nde Osmanlılar güvenli bir şekilde dayanabilecekleri yeni bir müttefik ile tanışmışlardı. Bu müttefikin ismi, büyük devletler arasında Osmanlı'nın paylaşımı hususundaki rekabetti. Osmanlı fetihlerinin ilk yıllarında Balkanlar'da Türk hâkimiyetinin kurulmasına yardımcı olan rekabet, değişik şartlarda ve değişik bir görünümde bu defa Osmanlıların Balkanlar'dan çıkarılması sürecini geciktirecekti.
1683'teki İkinci Viyana bozgunu Şark Meselesi'nin artık Batı için korkunun verdiği çaresizlikle ürpererek beklediği bir tehdit olmaktan çıktığını gösteriyordu. 1699'da imzalanan Karlofça Antlaşması'yla tarihinin en büyük toprak kayıplarını verdi. Bu gelişmeler ve Karlofça Antlaşması Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünü ifade etmese de Batı'yı tehdit edecek bir güç olmaktan çıktığını gösteriyordu.


I. Abdülhamid.

DÖNÜM NOKTASI RUS SAVAŞI
1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı, Şark Meselesi'nde en önemli dönüm noktasıdır. Osmanlı İmparatorluğu, bu savaşta, tarihinde ilk defa tek bir devlet karşısında büyük bir hezimete uğramıştı. Savaşın sonunda tarihinin en ağır antlaşmalarından olan Küçük Kaynarca Antlaşması'nı imzaladı. Artık Şark Meselesi'nde yeni ve en etkili aktör olarak Rusya sahnedeydi. Şark Meselesi'nin merkezine yerleşen Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'nun bundan sonra en amansız rakibi olacak ve Osmanlı tarihinin gidişatını değiştirecekti. İngiltere ve Fransa gibi Batı Avrupa ülkelerinin aksine Osmanlı İmparatorluğu ile komşu olan Rusya'nın ayrıca bu iki devlete nazaran Osmanlı tebaası ile daha köklü milli ve dini bağlarının bulunması müdahalelerinde işini kolaylaştıracaktı. Bu yüzden Küçük Kaynarca Antlaşması Şark Meselesi'nde en önemli dönüm noktasıdır.
Küçük Kaynarca Antlaşması üzerinden fazla bir zaman geçmeden Rusya, 1783'te Kırım'ı fiilen işgal etti. Halk Kırım'ın kurtarılmasını istiyordu. İngiltere ve Prusya da Osmanlı'yı Rusya'yla savaşa teşvik ediyorlardı. Kırım'ın geri alınması için 1787'de Rusya'ya savaş ilân edildi. Rusya ile Avusturya "Grek Projesi" çerçevesinde Osmanlı topraklarını kendi aralarında bu şekilde taksim etmişlerdi. Avusturya da bu yüzden 1787'de Rusya'nın yanında savaşa katıldı. Savaş, 1787-1792 yılları arasında Osmanlılar ile Avusturya ve Rusya arasında beş yıl sürdü. 1789 baharında Koca Yusuf Paşa, harekâtı daha erken başlatarak düşmanlarına karşı inisiyatifi ele geçirmiş, ancak Yaş'taki Avusturya ve Rus birliklerini zor durumdan İstanbul'daki yeni gelişmeler kurtarmıştı. Özi'den gelen katliam haberleriyle sağlığı bozulan I. Abdülhamid, Kafkaslar'da Anapa'nın da düştüğü ve Battal Hacı Hüseyin Paşa'nın esir edildiği söylentisi üzerine 7 Nisan 1789 sabahında beyin kanaması geçirerek hayata gözlerini yumdu. Bu sırada Fransa ve İngiltere, Amerika iç savaşı yüzünden dikkatlerini yeni dünyaya çevirmişlerdi ve bu durum Rusya'nın işini kolaylaştırıyordu. Şark Meselesi açısından bu savaşın en önemli yanı Osmanlı İmparatorluğu'nun cephelerdeki yükünü hafifletmek için Prusya ve İsveç ile ittifak antlaşmaları yapmasıydı.


Kırım Bahçesaray'da bir cami.

KIRIM KAYBEDİLDİ
Savaşın başlamasından iki sene sonra Avrupa'daki dengeleri alt üst edecek Fransız İhtilali patlak verdi. Avusturya 1790'da antlaşma yaparak savaştan çekildi. 1787-1790 Osmanlı- Avusturya harbi de Şark Meselesi'nde önemli bir dönüm noktasıydı. Bu savaştan sonra Fransız İhtilali'nin yaydığı milliyetçilik fikrinin de etkisiyle Avusturya, Osmanlı İmparatorluğu'nun toprak bütünlüğünün korunması yönünde bir dış politika takip edecekti. Özellikle Rusya'nın Balkanlar'da Ortodoksluğu ve Slav milliyetçiliğini kullanarak Osmanlı aleyhine yayılmaya çalışması Avusturya için de büyük bir tehlike arz ediyordu. Bu yüzden Avusturya, Rus yayılmasını engellemek için 1877'ye kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun yanında yer aldı. Avusturya'nın savaştan çekilmesine rağmen Rus birlikleri önemli başarılar kazanmaya devam etti ve Osmanlı İmparatorluğu, özellikle Maçin'deki hezimetten sonra İngiltere ve Prusya'nın aracılığı ile 10 Ocak 1792'de Rusya ile Yaş Antlaşması'nı imzalamak zorunda kaldı. Bu antlaşmayla büyük toprak kaybına uğrayan Osmanlılar, Kırım'ı geri alma hayallerini de kaybettiler.

***

Bizans'ı yeniden kurmayı planladılar

Avusturya ve Rusya 1780'lerde "Grek Projesi" adı altında Osmanlı İmparatorluğu'nu ortadan kaldırarak, Bizans'ı yeniden kurmayı planladılar. Projeye göre Bizans tekrar canlandırılacak, başkenti İstanbul, imparatoru ise çariçenin torunu olacaktı. Çariçe II. Katerina, Konstantin adı verilmiş torununu Bizans imparatoru olarak yetiştirmeyi düşünmüştü. Çariçe, bu duruma o kadar ehemmiyet vermişti ki, torununu takımadalardan getirilen altı Rum sütanneye emzirtmeyi bile planlamıştı. Ayrıca torununun vaftizinin Rus Ortodoks kilisesinin gelenekleri yerine Rum Ortodoks geleneklerine göre yapılmasını emretmişti. Ancak getirilen Rum sütanneler, toruna süt veremeyince yeni doğan bebek, Rus sütü ile emzirilmek zorunda kaldı. Çariçe bu duruma o kadar kızmıştı ki, vaftizin de Rus Ortodoks geleneklere göre yapılmasını emretti. Projeye göre Boğdan, Eflak, Bulgaristan ve Trakya ile İstanbul ve civarı Ruslar'a; Küçük Eflak, Sırbistan, Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Mora tarafları da Avusturyalılara bırakılacaktı.


Grek projesiyle ilgili bir karikatür.

YARIN
BATI 200 YIL ÖNCE TÜRKLERİ KATLEDEN YUNANLILARA HAYRANDI

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA