Haftanın en vurucu tespiti, değerli dostum Cengiz Tağtekin'den geldi. Türkiye'nin dünyada giderek artan gücü ve ağırlığını, izlediği Amerikan dizilerine bakarak yorumlamış. Bence üzerinde uzun uzun düşünmeye değecek bir yorum:
"Sevgili Yüksel, son yıllarda Amerikan dizilerinde Türkiye ile ilgili hikayelere daha çok yer verilir oldu. Amerika'nın soğuk savaş döneminden beri en büyük düşmanı hâlâ Rusya... Ama bir süredir Amerikan dizilerinde 'Turko' diye adlandırdıkları ajanlar sahneye çıkmaya başladı. Bu benim için gurur vesilesi. Çünkü artık Amerikan dizilerinde bıkkınlık getiren Rus casusların yerini biz alıyoruz. Bu da bizim artık dünya gücü olduğumuzu gösteriyor. Artık Milli İstihbarat Teşkilatı'mızın o seçkin elemanlarını oynayan Amerikalı çocukları ekranda göreceğiz. Ülkenin gücünü anlamak için Amerikan yapımı dizilere artık daha dikkatli bakmalıyız. Sevgiler kardeşim."
'Sosyal sorumluluk sahibi kanal arıyorum'
Yorumlarını ve paylaşımlarını ilgiyle takip ettiğim meslektaşım İsa Altun'dan, kanal yönetimlerine ilginç bir öneri geldi:
"Emekli polis memuruyum. 26 sene Emniyet Genel Müdürlüğü'nün çeşitli birimlerinde şan ve şerefle görev yaptım. 7 senedir Milliyet Gazetesi Akdeniz ekinde kriminal konularda haftanın iki günü yazı yazıyorum. Uzun yıllardır sizi günü gününe takip eden bir okurunuz olarak bir dilekte bulunmak istiyorum. Önümüzdeki ay televizyonların yeni yayın dönemi başlıyor. Uzun senelerdir tüm televizyon kuruluşlarında gerek canlı yayınlara, gerekse güncel yaşanan gelişmelerle ilgili olarak kriminal konularda (madde bağımlılığı, bilişim suçları, sahte paraları tanıma, rehin alınma, özel güvenlik görev sorumlulukları, kaçakçılık, evden kaçan çocuklar, istismarlar, hackerler'ın yöntemleri ve dolandırıcılıklar) ile ilgili olarak yüzlerce kez görüş bildirdim. Mesleki bilgilerle donanmış (bilişim suçları, bağımlılık alanında) 13 kitap çalışması gerçekleştirdim. Çeşitli STK'larda, eğitim kurumları, belediyeler, üniversiteler ve şirketlerde resmi kayıtlı 1320 seminer sunumu ve eğitim yaptım. Halen de adli bilirkişilik ve tercüman olarak adliyelerde bilgi ve birikimimi hak ve hukuk için sunmaktayım. Ulusal bazda yayın yapan herhangi bir televizyonda haftanın bir günü ya da birkaç günü adliyelere yansıyan mağdur insanların hikayelerini yansıtan olayların ışığında vatandaşlarımıza aktarmak ve mağduriyetlerini gidermek istiyorum. Programda telefon dolandırıcılığından tutun da hackerler'ın kullandığı yöntemlere kadar tüm kumpasları, tuzakları halkımıza anlatmak istiyorum. İnanın her gün onlarca insanın canını yakan bu vicdansızlardan dolayı vicdanım rahatsız oluyor. Siz bütün televizyonların dikkatle izlediği bir yazar olarak sesimize ses olabilirseniz sevinirim. Sosyal sorumluluk duygusu olan kanallar varsa hiçbir ücret almadan bu programı yapmak istiyorum. Kanallar sponsor isterlerse de bulurum. Şimdiden size çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum."
Sosyal mesafe nerede?
Köşemizin kıdemli tedarik amiri, değerli okurum ve dostum Kamil Çetin bu haftayı da boş geçmemiş:
"Merak ettim, televizyon programları sosyal mesafe, hijyen, maske kurallarından muaf mı? Asıl uyması, topluma mesaj vermesi gereken özellikle sabah programları bütün kuralları yok sayıyorlar. Demet ile Alişan, Doya Doya Moda, Kuaförüm Sensin, Ebru Akel'in programı... Yani gündüz yayınlanan konuklu sohbet programlarının neredeyse tamamı. Kuralları çok iyi uyguluyan Yaparsın Aşkım için ise İlker Ayrık'ı ayrıca tebrik ediyorum."
Gaf kürsüsü
TRT 1'de yayınlanan Kanlı Elmas filminde yer alan "Tanrı dünyayı terk edeli çok oldu" şeklindeki replik, izleyicilerden büyük tepki aldı.
Zap'tiye
Son 60 yılda toplamı Van Gölü'nün üç katı büyüklüğünde 60 gölümüz kurumuş. Bir tek yollardaki şu kan gölünü kurutamadık gitti...
Ne demiş?
"İki tür motosiklet sürücüsü vardır: Kaza geçirmiş olanlar ve kaza geçirmek üzere olanlar..." (National Geographic kanalındaki Ne Kadar Gerçek belgeselinden)
