Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Gaspçılar bizi mi dinliyor?

Gasp olaylarında büyük artış var. Neredeyse her gün haber bültenlerine en az bir-iki gasp vakası yansıyor. Sadece bir hafta içinde üç büyük soygun gerçekleştirildi. Bir kuyumcu kuryesinden 11 kilo altın gasp edildi. Bir dizi oyuncusunun bankadan çektiği 500 bin lirasını çalıp kaçtılar. Bir başka iş adamının 80 bin lirasını sokak ortasında çaldılar.
Belli ki bankaların, kuyumcuların, tapu ve vergi dairelerinin önünde gasp çeteleri pusu kurmuşlar. Kimin para çekeceğini, kimin ev alacağını, kimin altınını taşıyacağını, kimin vergisini yatıracağını biliyorlar. Bu istihbaratı sadece fiziki takiple elde etmelerine bana göre imkan yok. Vatandaşın telefon konuşmalarının ya da internet ve Whatsapp yazışmalarının takip edildiğinden şüpheleniyorum. Neden mi böyle bir şüpheye kapıldım? Örneğin; bir dostumla telefonda krediler konusunda konuşuyorum. 10 dakika sonra telefonuma çeşitli kuruluşlardan kredi teklifleri yağıyor. Otomobil alacağımı söylüyorum, pat, otomobil kredileri önüme seriliyor. Belli ki otomatik bir sistemle konuşmalarda geçen bazı kilit kelimeler istihbarat olarak depolanıp paylaşılıyor.
Benimki sadece bir şüphe... Ama siz eşeğinizi sağlam kazığa bağlayın. Para, pul konusundaki 'tehlikeli' konuşmaları telefonda, internette, Whatsapp'ta yapmayın.

Bu kış daha az grip olacağız

Neden mi? Koronavirüs sayesinde el yıkamayı yeniden öğrendik. Sokakta bir tanıdığımızla karşılaştığımızda şapur şupur öpüşmeyi bıraktık. AVM'ler en ucuz vakit geçirme mekanı olmaktan çıktı. Zorunlu olmadıkça kapalı mekanlardan uzak duruyoruz. Artık kapı kollarına çıplak elle dokunmuyoruz, dirseğimizle filan açıyoruz. Çoğumuzun yüzünde maske, çantasında kolonya var.
Evet, grip virüsleri artık eskisi gibi rahat bulaşma ortamı bulamayacak. Ama şimdi de grip ile korona belirtilerini birbirinden ayırmayı öğrenmemiz gerekiyor. Bu konuda toplumumuz bilgi bombardımanına tutulmalı. Aksi halde bu kış hastanelerdeki yığılma, sağlık sistemimizi felç edebilir.
Bu arada salgının önüne geçmenin bana göre tek yolu kaldı. 14 gün boyunca yurt genelinde sıkı bir sokağa çıkma yasağı uygulanması... Çinliler salgının önünü böyle almışlardı.

Bu gidiş hayra alamet değil


Uşşaki Tarikatı'nın lideri Fatih Nurullah, 12 yaşındaki bir kızı taciz ettiği iddiasıyla tutuklandı. Şeyhin, mağdur kızın babasıyla yaptığı telefon konuşmasındaki "İleri gitmedik, sadece öptüm" savunması ise tüyleri diken diken etti...
Bostancı'da bir genç kız, gece taksiye binerken iki magandanın tacizine uğrayıp darp edildi. Şehir eşkıyası, kızın suratına tekme atıp burnunu kırmadan önce "Güzelliğine güvenme. Sende öyle bir iz bırakacağım ki, beni reddetmenin ne demek olduğunu hep hatırlayacaksın" dedi. Şu anda tutuksuz yargılanıyor...
Müge Anlı'nın programında 92 yaşındaki yaşlı kadının kaybolması ve muhtemelen öldürülmesi şüphesiyle ifadeleri alınan karı-kocanın hali pes dedirtti. Adam meğer baldızının kızıyla ilişki yaşıyormuş. Kadın ise kocasını savundu: "Erkek yapabilir ama kadının buna izin vermemesi lazımdı..."
Esra Erol'un programında doğum yapmak üzere olan karısını hastaneye götürüp başında belemeden sevgilisinin evine giden bir adam (!) vardı...
Kıyamete doğru hızla yol alıyoruz. Allah sonumuzu hayır etsin.

Gaf kürsüsü



Değerli meslektaşım Tansu Sarı yine sobe'lemiş: TRT Haber'de "Türklerin Zafer Ayı Ağustos" başlığıyla verilen haberde 30 Ağustos Zafer Bayramı pas geçildi.

Zap'tiye

MEsafe, MAske, Temizlik... Adı üzerinde, hayat MEMAT meselesi işte...

Ne demiş?

"İnsanın özgürlüğü, istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır." (Jean Jacques Rousseau)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA