Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Dünyanın ne kadar ömrü kaldı?

Bırakın siyaseti, seçimleri, savaşları, afetleri, yapay zekanın istilasını ve hatta salgınları... Daha ölümcül ve çok daha global bir tehlikeden söz edeceğim:
Ölüyoruz... Evet hep birlikte, cümleten, dünyaca can çekişiyoruz. Çünkü ısınıyoruz. Hem de öngörülenden daha büyük bir hızla. Dünyanın ne kadar mı ömrü kaldı? Siz deyin 50, ben diyeyim 100 yıl...
Bilim adamları ne dediyse çıktı, çıkmaya da devam ediyor. Dünyanın ısısı yükseldikçe sular da yükselecek dediler, yükseldi. Okyanuslarda kitlesel mercan ölümleri yaşanacak dediler, mercanların üçte biri bembeyaz oldu. Tahmin edilemez fırtınalar, hortumlar, seller, kuraklıklar yaşanacak dediler, aynen öyle oldu. Orman yangınları dünyayı yakıp kavuracak dediler, halimiz ortada...
Gelecekte ne mi olacak? Kuraklık nedeniyle atmosferimiz ultraviyole ışınlarından artık bizi koruyamayacak. Özel giysiler olmadan güneşe çıkamayacağız. Yeşil örtü ortadan kalkacak. Önce, beslenemeyen otçullar ölecek. Etçiller ise bir süre onların leşleriyle beslendikten sonra son nefeslerini verecekler.
Bunları sizi korkutmak, içinizi karartmak, kaygılandırmak için söylemiyorum. Hatta keşke biraz korksak, kaygılansak. Belki o zaman içinde bulunduğumuz tenceredeki su kaynamaya başlamadan kendimizi dışarı atabiliriz.
Sizi bilmem ama ben suyu yavaş yavaş kaynadığı için tencereden dışarıya atlamayı bir türlü düşünemeyen kurbağa gibi haşlanmak istemiyorum.
Şimdi anladınız mı son yıllarda neden Ay'da ve Mars'ta kolonileşme çalışmalarına hız verildiğini?
Bu arada... Son zamanlarda iyiden iyiye kanka olduğumuz uzaylılar duruma müdahale etmekte geç kalmasalar bari...

Belgesel izlemeye korkuyorum
Belgeseller, ekran karşısında geçirdiğim saatlerden sonra uykuya dalmadan önce ruhumu çitileme yöntemimdi. Günün sonunda bir doğa belgeselinin peşine takılıp, terapi yapardım. Dikkat ederseniz, geçmiş zaman kullanıyorum. Çünkü artık belgeseller ruhumu dingin hale getirmek şöyle dursun, bende kaygı bozukluğu yaratıyor. Zira içlerinde bir tane hayırlı haber veren yok. Buzullar eriyecek, sahil kentleri sular altında kalacak. Tabii ondan önce kuraklık nedeniyle oluşacak kıtlık, neslimizi tüketmezse.
Zorda olan sadece insan mı? Her belgeselde soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan bir başka hayvan ve bitki türü konu ediliyor. Kuzey kutbunda eriyen buzulların altında yeniden canlanacak antik virüslerin insanlığı ortadan kaldırma potansiyeli de bir başka belgeselin konusu. Kiminde uzaylı istilası, kiminde yaşamın sonunu getirecek göktaşı çarpması...
Yani belgeseller diyor ki, ölümlerden ölüm beğenin... Belli ki belgesel izleyip rahatladığım günler artık "tarih belgeseli" olmuş...

Ege'nin yeni kabusu
Yaz boyunca bu köşede Kuzey Ege kıyılarının nasıl elbirliğiyle mahvedildiğini anlatmaya çalıştım.
Cennet Kuzey Ege'nin yeni baş belası deniz anaları. Hem de öyle bildiğiniz deniz analarından değil. Dev gibi ve bazen mavi, bazen kırmızı renkteler. Dokunanları ise inim inim inletecek kadar zehirliler. Hele alerjik bir bünyeye sahipseniz hastanelik olmanız işten bile değil.
Bildiğim kadarıyla deniz anaları kirli suları sever. Özellikle de organik atıkların peşindedirler. Sadece bu gelişme bile bölgenin nasıl kirletildiğinin açık kanıtı.
Ben bu satırları yazarken küçük kızım yanıma gelip "Baba, sana denizanası taklidi yapayım mı?" dedi. Şaşırdım. Pelte gibi ruhsuz bir hayvanın nesini taklit edecekti ki? Başımdan savmak için "Hadi yap bakalım" dedim. Telaşlı bir ebeveyn tonunda bağırmaya başladı: "Deniiiz, çok açılma kızım... Deniiiiz, kolluklarını takmayı unutma yavrum..."
Neşesini kaçırmamak için yakın bir gelecekte ayağımızı sokacak temiz bir deniz bulamayacağımız gerçeğini ondan sakladım.

Ne demiş?
"Biz dört üniversiteli kız yeni eve çıktık. Evde sular kesikti. Bir hafta boyunca litre litre su taşıdık. Duş almak büyük eziyetti. Sonunda yöneticiye tesisatta bir sorun olup olmadığını sorduk. 'Vanayı açtınız mi?' dedi. 'Vana ne?' dedik." (Sosyal medyadan)

Şeref kürsüsü
Balayına çıkan çiftin unuttuğu 400 bin liralık takıyı polis ekiplerine teslim eden Aydın'daki petrol istasyonunun helal süt emmiş personelini can-ı yürekten kutluyorum.

Zap'tiye
Meksika'da bin yıllık uzaylı cesetleri bulundu. Son günlerde iyice artan UFO vakaları, bayramda kabir ziyareti olmasın?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA