Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MEVLÜT TEZEL

‘Boş tencere’ teorisi ilk defa tutmadı!

21 yılın getirdiği metal yorgunluğu... Kovid-19 salgını... Küresel tedarik krizi... Ukrayna- Rusya savaşı... Enerji krizi... Dövizin yükselişi... Yüksek enflasyon... 10 şehri birden etkileyen asrın depremi vs...
Normalde bu saydıklarının birkaçı dünyada yeni kurulan hükümetleri bile iktidardan indirir.
Tüm bu dezavantajlara rağmen AK Parti, 2002 seçimindeki oyuna yakın bir oy aldı. Bu dünya siyaset tarihinde bile eşine az rastlanan bir olay. Erdoğan ve teşkilatının yarattığı enerjiden Cumhur İttifakı'na katılan MHP başta olmak üzere her parti fayda gördü.
Bu başarının bir diğer açıklaması da muhalefetin beceriksizliğidir!



Ekrem İmamoğlu yerine girdiği her seçimi kaybetmiş Kemal Kılıçdaroğlu'nu önce istemeyip yıpratıp, sonra da aday yapmak...
■ PKK'nın siyasi kolu HDP ile AK Parti'den kovulan göçmen sorununun mimarı başbakan ve kamu şirketlerini satmaya doyamayan ekonomi bakanıyla işbirliği yapmak...
■ Muhalefet seçimden önceki son düzlükte enerjisini Muharrem İnce ve Sinan Oğan'a karşı harcamak.
■ HDP'den gelecek oylara güvenip terör ile arasına kalın bir çizgi çizmeyerek, halkın yüzde 60'nın muhafazakâr ve milliyetçi olduğunu unutmak.
■ Oylarını garanti görülen, hassasiyetlerine duyarlılık gösterilmeyen Atatürkçüleri bile küstürmek.
■ Seçime ortak listeyle girip ittifak kurduğu muhafazakâr partilerden yüzde 1 bile destek alamadan onlara vekillikler armağan etmek.
Muhalefetin hatalarıyla ilgili bu liste uzar gider...
Peki, ikinci turda ne olur?
Kılıçdaroğlu'nu önce şu an yenilmişlik psikolojisi yaşayan muhalif seçmeni tekrar ikna etmesi, sonra da şapkadan tavşan çıkarması gerekiyor!
Ama karşısında muhalefetin ana stratejisini oluşturan Süleyman Demirel'in "Boş tencerenin yıkmayacağı iktidar yoktur" sözünü bile boşa çıkaran bir Erdoğan var.

***


KÜLLERİNDEN DOĞUYOR
Cannes Film Festivali'nde gösterilecek yeni filmi 'Jeanne du Barry' ile üç yıl sonra Hollywood'a geri dönen Johnny Depp, moda devi Dior ile 20 milyon dolarlık önemli bir anlaşmaya imza attı.
Aslında 59 yaşındaki oyuncunun, aynı marka ile bir anlaşması vardı ama eski eşi Amber Heard'ün şiddet uyguladığı iddiası yüzünden bu anlaşma sona erdirilmişti.



Moda devinin, Depp ile tekrar anlaşması bir anlamda "Eski eşinin yalanları yüzünden senden ayrıldığımız için özür dileriz" demek oldu. Nereden nereye... Eski eşinin suçlamaları nedeniyle oynayacağı filmler ve reklam kampanyaları iptal edilen, ABD medyası ve kamuoyunun istenmeyen kişi ilan ettiği Depp, eski eşine açtığı karalama davası ile haklı olduğunu kabul ederek itibarını kazandı.
Dünyanın pembe dizi gibi takip ettiği davayı kazanarak Depp küllerinden doğdu. Oyunculuk kariyerini yeniden başlattı. Ve şimdi bugüne kadar bir erkek parfüm kampanyası için en pahalı ücreti aldı.
Davayı kazanamasaydı? Kariyeri bitecekti. Demek ki, 'Kadının beyanı esastır' yaklaşımıyla her zaman doğruya ulaşılamıyormuş!

***


KİLOLU OLMAK EKSİKLİK DEĞİL!
Amerikalı yetişkinlerin yüzde 40'ından fazlası obez kabul ediliyor ve araştırmalar kiloyu kusur olarak görmenin yaygın olduğunu gösteriyor.
Özellikle kadınlar için, daha düşük ücret ödenmesi gibi ayrımcılıklar ortaya çıkabiliyor.
Oksijen'de yayınlanan habere göre New York, kiloya dayalı ayrımcılığı yasaklayan yasa tasarısını onayladı.
New York'ta aşırı kilolular ağırlık limitini aştıkları için belediye bisikletlerini bile kullanamıyorlar. Otobüs, restoran ve sinemalarda oturmakta güçlük çekiyorlar.



Medyada bile aşırı kilolulara yaklaşımda ayrımcılık var. Fit görünmek hep idealize ediliyor. Kilolu olmak ise aşağılanma nedeni.
Aslında Türkiye'de obezite büyük sorun.
Nüfusun yüzde 34'ü aşırı kilolu. Obezitenin en yüksek görüldüğü bölgeler yüzde 37,5 ile Batı Karadeniz ve yüzde 36,9 ile Orta Anadolu bölgesi.
Yukarıda bahsettiğim, ABD'de aşırı kilolu insanların yaşadığı sıkıntıların benzeri ülkemize de yaşanıyor.

AŞAĞILANMA NEDENİ OLMAMALI
Ama toplumun geneli, kilolu bir insanı işe almamanın, düşük maaşla çalıştırmanın ya da hor görmenin ayrımcılık olduğunun farkında değil.
Gelişen teknoloji insanları hareketsiz yaşama yönelttiği ve hazır gıdalar bu kadar çok tüketildiği sürece kiloluların sayısı artacak. Şimdi bazılarınız diyeceksiniz ki, "Fazla yemesinler". İşte asıl bu mantığı değiştirmemiz lazım. Aşırı kilolu olmak bir eksiklik ya da aşağılanma nedeni olmamalı.
New York bu durumu ortadan kaldırmak için kiloları yüzünden ayrımcılık gören insanların hakkını arayacak.
Kiloluları işe almayanlar, ayrımcılık yapanlar tazminat ödeyecek.
Türkiye'de de New York'takine benzer bir yasa çıkarılmalı. Ya da en azından obez olmanın bir ayrımcılık nedeni olmadığına dair farkındalık kampanyaları düzenlenmeli.

***


JESUS'UN EN KÖTÜ ÖZELLİĞİ
Premier Lig'de şampiyonluğa koşan Manchester City'in Portekizli yıldızı Bernardo Silva, France Football'a verdiği röportajında bizi de ilgilendiren şu açıklamayı yaptı:
"Hayalim hiçbir zaman Şampiyonlar Ligi'ni kazanmak olmadı. Çocukluğumdan beri en büyük hayalim Benfica için oynamaktı ama bunu sadece üç maç gerçekleştirebildim. Jorge Jesus beni yedeklerde bile görmek istemedi ve Benfica'dan ayrılmak hayatımda aldığım en zorlu karardı."



İşte kulüp aşkı böyle bir şey. Çocuklukta hayalinizi kurduğunuz formayı giymek Şampiyonlar Ligi şampiyonu olmaktan bile daha önemli ve özel.
Silva, Benfica'dan Monaco'ya kiralık gitmeseydi Jesus belki de ünlü futbolcunun kariyerini daha başlamadan bitirecekti.
Jesus'un en kötü özelliği genç yeteneklere güvenmemesi.
Fenerbahçe taraftarının baskısı olmasaydı Jesus, Arda Güler'i de oynatmazdı, maçların son bölümlerinde oyuna alarak onun gelişmesini engellerdi!

***


Altyazı
''İntikam iyi bir şey değil Mathilda, unutmak daha iyi. Birini öldürdükten sonra hiçbir şey aynı kalmaz. Hayatın ebediyen değişir.'' (Leon)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA