Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Miraç’ın kapısındayız

Çarşambayı perşembeye bağlayan 10 Mart gecesi Miraç Kandili. Şimdiden kutluyoruz.
Bildiğiniz gibi Miraç hadisesi, Hz. Peygamberimiz'in Mekke'deki davet yıllarında gerçekleşti.
Hz. Peygamber'in eşini ve amcasını kaybettiği, işkence ve zulmün iyice arttığı günlerden bir gece Mekke'den Kudüs'e, oradan da göğe davet edilmesi ve götürülmesi olayıdır Miraç.
Halkımız "İsra" ve "Miraç" der. Doğrudur bu tanımlama. Zira Miraç iki aşamada gerçekleşti. Birinci aşama Mekke'den Kudüs'e götürülme aşamasıdır ki buna "gece yürüyüşü" anlamında İsra denilir.
İkinci aşama ise olağanüstü olaylarla karşılaşacağı Miraç -yükselme- aşamasıdır.
Biz bu iki aşamanın da fiziksel ve ruhsal olarak gerçekleştiğine iman ediyoruz. Rüyada olan bir olay değildi. Aksi takdirde olay dikkat çekici olmazdı. Mekkelilerin itirazının da zaten bir anlamı kalmazdı. Mekkeli putperestler, Yüce Allah'ın kudretinin farkında olmadıkları için bu hadiseyi duyduklarında garipsediler, reddettiler, hatta alay ettiler. Ancak Hz. Peygamber, olayı ispat eden delilleri sununca seslerini kestiler.
Miraç'ın olağanüstü bir yolculuk olduğunu ve yücelerden bir davet sonunda gerçekleştiğini anlatan İsra Suresi'nin ilk ayeti şöyleydi:
"Bir gece kendisine bazı ayetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah, eksikliklerden münezzehtir. O gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir."

DAVET EDEN RABB'İMİZ

- Yol belli: Mekke'den Kudüs'e, oradan da yaratılmışların hiçbirinin gidemediği Sidretül Münteha'ya, yani son sınıra.
- Yolcu belli: Son peygamber, son resul, son nebi Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz.
- Davet eden belli: Yüce Rabbimiz, Allah (c.c.).
- Yol arkadaşı belli: Vahiy meleği Cebrail.
- Ziyaret edilenler: Hz. Adem, Hz. İsa, Hz. Yahya, Hz. Yusuf, Hz. İdris, Hz. Harun ve Hz. Musa'dır.
- Görülen olağanüstülükler: Büyük melekleri gördü. Cennet ve cehennem gösterildi. Çekilecek azaba dair örnekleri gördü. Müjdeler aldı. En önemli görevlerden olan 5 vakit namaz müjdesini aldı. Hiçbir Müslüman'ın azapta ebedi - sonsuz- kalmayacağı haberini aldı.

MİRAÇ BİR TESELLİYDİ

Miraç hadisesi yalnız bırakılan, horlanan, işkence gören, Mekke'den çıkarılmaya hazırlanan Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize bir teselliydi. Yalnız kalmadığının ve ileride kazanacağı büyük zaferlerin yolda olduğunun ilan edilmesiydi. Belki Mekkelilere de son bir semavi uyarıydı.
Elbette diğer peygamberler içinde de manevi kabuller, mucizeler, ikramlar alanlar vardı. Adı bize bildirilen veya bildirilmeyen peygamberler içinde de Allah'ın yüce ikramını alan isimler mevcuttur. Fakat Miraç, her aşaması bize iletilmiş, benzeri olmayan müthiş bir kabul, ikram ve muc-i zeydi.
Hz. Peygamberimizin en büyük mucizesi elbette Kur'an'dır. Ama bunun dışında da yüzlerce mucizesi vardır ki Miraç bunların en önemlilerindendir.
Sizin miracınız ise zamanında kılınan 5 vakit namazdır.
Not: Çarşamba gecesi 00.20 civarında inşallah ATV'de canlı yayında Miraç'ı anlatacak ve beraberce dua edeceğiz.

***

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) ERİŞİLMEZ BİR LİDERDİR

Hangi kriterle ölçerseniz ölçün Hz. Muhammed (s.a.v.) geçmişin, bugünün ve geleceğin en büyük lideridir. O'nun hayatındaki hangi olayı ele alırsanız alın, varacağınız sonuç budur.
Şimdi Taif günlerine dönelim. Mekke'de İslam'ı tebliğ edecek imkân kalmayınca Taif kentine gitti. Orada imanlı yürekler aradı. Ancak Taifliler onu taşlarla karşıladılar. Yorgun, yaralı ve gönlü kırık bir halde Mekke'ye dönmek istedi. Ancak Mekke'nin ileri gelen liderleri O'na Mekke'ye girişi yasakladılar. O da Mekke- Taif arasındaki dağlara sığındı. Mekke'de ise müşrik liderler toplanıp durumu değerlendirdiler. Ebu Cehil gibileri Hz. Peygamber'in Mekke'ye girmesini engelleyen grubun başındaydı. Orada müşrik liderlerden Mut'im bin Adiyy ise Peygamberimizin Mekke'ye girmesine izin verilmesi gerektiğini söyleyen ender kişilerdendi.
Mut'im şöyle dedi: "Hırsızlar, arsızlar, katiller Mekke'ye girebiliyordur da Muhammed niye giremiyor? Muhammed'e düşman da olsam O'nun kişiliğini tartışmam. O da Mekke'ye girebilmeli." Bu görüş sert karşılık bulsa da Mut'im şöyle dedi: "Ben Nur Dağı'na gidip Muhammed'i Mekke'ye davet edeceğim. Aşiretimle... Karşı gelenle de savaşırım."
Öyle de yaptı. Düşmanın onurlusu dersiniz ya, işte öyle biri Mut'im. Hz. Peygamber'i evinde ağırladı, kimse de Efendimize karşı bir eyleme girişemedi.
Kısa bir süre sonra da Hz. Peygamber, Medine'ye hicret etti. Mut'im Mekke'de hayatını kaybetti. Bir putperest olarak yaşadı ve nihayet öyle de öldü.
Daha sonra Bedir Savaşı oldu. Bu savaşı Müslümanlar kazandı. Orada müşriklerden esir alındı. Hz. Peygamber, esirlerin öldürülmesi teklifini reddetti. Esirlerin her birinden harp zayiatı için birer fidye alınmasını kabul etti. Buna gücü yetmeyenler de okuma yazma şartıyla salıverileceklerdi.
Mekkeliler, Hz. Peygamber'le görüşmek üzere Peygamberimize Mekke'deki evini açan putperest Mut'im bin Adiyy'in oğlu Cübeyr'i gönderdiler. Hz. Peygamber, Cübeyr'i tanıdı ve sordu: "Sen Mut'im'in oğlu musun?"
Cübeyr, "Evet" diye cevap verdi.
Hz. Peygamber, Cübeyr'e şu unutulmaz sözü söyledi:
"Cübeyr, bugün baban Mut'im sağ olsaydı ve bana gelip, 'Muhammed bütün esirleri koşulsuz serbest bırak' deseydi, şüphesiz onun hatırına hepsini serbest bırakırdım."
Burada dikkat edilmesi gereken nokta şu: Peygamberimizin "Hatırına bütün esirleri bırakırdım" dediği, Mekkeli bir putperestti... Vefa, büyüklük, alicenaplık, hangi kriter olursa olsun, Muhammed her zamanın en büyüğüdür.

***

HZ. PEYGAMBER'İN YAKARIŞLARINDAN

Sevgili Peygamberimiz ellerini açar ve şöyle dua ederdi:
"Allah'ım! Hazineleri senin kudretinde olan her türlü hayrı isterim. Ve hazineleri senin kudretinde olan her şerden sana sığınırım."
"Allah'ım! Kötü günlerden, kötü geceden, kötü saatten, kötü arkadaştan, kötü komşudan sana sığınırım."
"Allah'ım! Hilekâr dosttan sana sığınırım. O (sözde) dost ki, bana dost bakışıyla bakar, halbuki kalbiyle her an beni kontrol eder. Benim iyi bir iş yaptığımı görürse onu örter. Kötü bir işimi ve hatamı görürse hemen etrafa yayar."
"Allah'ım! Faydasız ilimden. Kabul olmayan amelden, karşılık görmeyen duadan sana sığınırım."
"Allah'ım! Fakir düşmekten, yoksulluktan zillete düşmekten sana sığınırım. Allah'ım! Başkasına zulmetmekten ve başkası tarafından zulme uğramaktan da sana sığınırım."

***

KARANLIK GECEDE...

Abdullah bin Habib anlatıyor: "Karanlık ve yağışlı bir gecede yola çıktık. Tek bir isteğimiz vardı: Efendimizin arkasında namaz kılmak. Bizi gördü. Bana döndü ve 'Oku' diye buyurdu. Ben durdum. Ve hiçbir şey okumadım. Zira ne okuyacağımı söylemedi. Sonra iki defa daha 'Oku' diye buyurdu. Bunun üzerine sordum: 'Allah'ın Resulü ne okuyayım?' Şöyle cevap buyurdu: Sabahleyin İhlas, Felak ve Nas surelerini oku. O okuyuşun seni her türlü kötülükten koruyacaktır."
Hz. Peygamber'in üç defa oku demesine rağmen ne okuyacağını söylememesi, O'nun muhatabın dikkatini çekmek ve unutmamasını sağlamak için takip ettiği bir yöntemdi.
Bizler de her sabah ve akşam bu sureleri okumayı alışkanlık haline getirelim inşallah.

***

HANGİ SAFTA NAMAZ KILAYIM?

Adamın biri, büyük âlim olan Süfyan-ı Sevri'ye bir soru sordu: "Efendim, namazda birinci safta bulunmanın faziletini bize anlatır mısınız?" Süfyan-ı Sevri şöyle cevap verdi: "Kardeşim, sen ekmeğini nereden kazanıyorsun, ona bak. Sen ekmeğini helal yoldan kazandıktan sonra hangi safta namaz kılarsan kıl bu konuda sorgulanmazsın."
Biz bazen bu özü kaybediyoruz. Vicdanımız rahat değilse, kul hakkı yediysek, helal ve haramı karıştırmışsak imamın arkasında namaz kılsak bile ne anlamı kalır ki!

***

İKİ EL DE SAĞ EL OLSA

Bestamlı Beyazıd, şöyle derdi: "Keşke insanın iki eli de sağ el olaydı. Sürekli iki elle iyilik yapsaydık. Öyle çok iyilik yapsaydık ki, soldaki melek yazacak günah bulamasaydı."

***

MİDENE HARAM ALMA

İlk dönem tasavvuf büyüklerinden Vüheyb, etrafındakilere şöyle derdi: "Karşımızdaki şu direk gibi oluncaya kadar oruç tutup namaz kılsan, fakat midene giren rızkın helal olup olmadığına dikkat etmezsen, yaptığın ibadetin faydasını göremezsin."
Şuurlu bir ibadet ehlinde zaten bu hassasiyet bulunur. Bulunmazsa da tövbe edip istikametli olunmalıdır.

***

BİR AYET

"Andolsun size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, zahmet çekmeniz O'nu incitir ve üzer. O, size çok düşkündür, müminlere çok merhametlidir, onlara iyilik diler." (Tevbe Suresi, 128. ayet)

***

CİNLERDEN PEYGAMBER GELDİ Mİ?

İslam âlimlerinin çoğuna göre cinlerden peygamber gelmemiştir. İnsanoğlundan gelen peygamberlere uymak, cinler için de farzdır. Hz. Süleyman ve Hz. Peygamberimizle ilgili ifadelerden bunu görüyoruz. (Neml Suresi 17-30, Sebe Suresi 14, Cin Suresi 1-13)
Ancak âlimlerden Kelbi ve Vahidi'den iletilen bir rivayette şöyle deniliyor: Hz. Adem'den önce cinlere, cin olarak yaratılmış Yusuf isimli bir peygamber geldi. Ve cinler bu peygamberi öldürdüler. (Şibli, Ahkamuş can, 54). Cinlerden peygamber geldiğine En'am 130. ayet delil olarak gösterilir.
Eşim, baba ve anneme gitmeme engel oluyor. Buna hakkı var mı?
Sıla-i rahim, yani akraba bağlarını diri tutmak dinin emridir. Kocanızın, baba ve annenize gitmenizi engellemeye veya onlara iyilik yapmaktan sizi alıkoymaya hakkı yoktur. Kur'an-ı Kerim, baba ve anneye iyiliği emreder. (İsra, 23-24)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA