Türkiye'nin en iyi haber sitesi
DİŞ HEKİMİ İLKER ERDOĞAN

Yılda bir kez ağız içi kanser taraması yaptırın

Son çalışmalar, birçok kanser türünde ölüm oranının düşmesine rağmen ağız kanserinde bu oranın arttığını gösteriyor. Oysa ağız kanseri, erken teşhis edildiği takdirde tedavisi en kolay hastalıklardan biridir. Diş hekiminizin yılda bir kez yapacağı ağız içi kanser taramasıyla hastalık erken dönemde yakalanabilir

18-24 Kasım Ağız ve Diş Sağlığı Haftası. Bu hafta da ağız ve diş sağlığı ile ilgili sorularınızı yanıtlıyorum. Merak ettiğiniz sorularınızı ilker.erdogan@sabah.com.tr e-posta adresinden sorabilirsiniz, yanıtlarını buradan sizlere ulaştıracağım. Bu hafta ağız kanserleri ve hamilelik döneminde diş tedavileri ile ilgili sorularınızı yanıtladım…
Seda Avcı (36/İstanbul): Kimler ağız kanseri riski taşır?
Birçok insan her saatte bir kişinin ağız kanserinden öldüğünü duyduğunda şaşırmaktadır. Bu kanser tipi; boyun, beyin, yumurtalık ve deri kanserinden çok daha ölümcüldür. Son çalışmalarda, birçok kanser türünde ölüm oranının düşmesine rağmen ağız kanserlerinde bu oranın arttığı görülmektedir. Pap smear tesleri, PSA testleri ve mamografi gibi erken tespit yöntemlerinin rahim, prostat ve meme kanserleri oranlarının azalmasında faydalı olduğunu zaten biliyorduk. Ağız kanserlerinin erken teşhis edildiği takdirde tedavisi en kolay hastalıklardan biri olduğu öğrenildiğinden beri diş hekiminizin sizi düzenli olarak görmesi, ağzınızdaki sorunları dikkatli bir şekilde takip etmesi oldukça önemli hale geldi. Kansere dönüşmesi muhtemel lezyonların ya da ağız kanserinin erken dönemde yakalanması durumunda tedavi çok daha kolaydır, yayılımı engellenebilir ve başarı oranı yüzde 82'den daha fazladır. Teknolojinin de getirdiği yeniliklerle erken teşhis, muayenenin yanı sıra ağız içi tarama cihazlarında da kullanımını artırmış, başarı oranını yükseltmiştir.

Mehmet Söke (Aydın/42): Ağız kanserlerinin belirtileri nelerdir?
Kanser şüphesi olan ya da kansere dönüşmesi muhtemel olan iki tip lezyon vardır: Beyaz lezyonlar (lökopilakiler) ve kırmızı lezyonlar (eritroplakiler). Kırmızı lezyonlar çok daha az görülürler fakat kansere dönüşme riskleri çok daha fazladır. Eğer kırmızı ya da beyaz lezyon 2 hafta içerisinde kendiliğinden geçmezse yeniden değerlendirilmeli ve kesin teşhis için biyopsi alınmalıdır. Ağız kanserlerinin diğer belirtileri:
Çiğneme ve yutkunmada zorluk
Dilde uyuşukluk
Ses kısıklığı
Kulakta ağrı
Dil ve çene hareketlerinde zorluk
Ağız içi yumuşak dokularda yumru şeklinde çıkıntılar ya da incelme Eğer bu belirtilerden herhangi biri iki haftadan uzun süre görülürse, muayene ve gerekli laboratuvar testleri mutlaka yapılmalıdır.
Hüseyin Duymaz (Adana/56): Ağız kanserlerinin risk faktörleri nelerdir?
Tütün ve alkol kullanımı
Güneşe uzun süre maruz kalmak (Özellikle dudak kanserinde)
Yaş (Ağız kanser riski yaşla beraber artar)
Cinsiyet (Erkeklerde görülme riski kadınlara göre iki kat daha fazla)
Irk (Siyahi ırkın kansere yakalanma riski beyaz ırka göre iki kattır)
Fahri Salman (İzmir/41): Ağız kanserinin tespiti için ne yapılmalıdır?
Ağız kanserlerinde erken tespit çok önemlidir. Ağız kanserleri çok çabuk yayılmakta, görülen vakaların yalnızca yarısı teşhisinden sonra 5 yıl yaşayabilmektedir. Diş hekiminiz ağız için kanser taramasını her yıl en az bir kez yapmalıdır. Tarama tüm yüzü, dudakları, başı ve boynu, dudakların iç kısmını, diş etlerini, yanakların içini, ağız tabanını, dilin yüzeylerini ve damağı içermelidir. Yeni tip ağız kanseri muayeneleri; florasan ışıklarını ve özel gargara ile boyaları da içermektedir.

KANSER TEDAVİSİNDEN 2 HAFTA ÖNCE DİŞ HEKİMİNİZE GİDİN

Oğuz Gülgeç (Samsun/38): Kemoterapi ve radyoterapi gibi kanser tedavilerinin ağız içinde ne gibi yan etkileri vardır?
Bu tarz tedavilerin özellikle baş ve boyun bölgesine uygulanması çok ciddi sonuçlar doğurabilir. Keza bu tedavi sadece kanser hücrelerine değil, sizin kendi sağlıklı hücrelerinize de (ağız içi dokuları da dahil) zarar verebilir. Her iki tedavi biçiminde görülen yan etkiler şöyledir: Ağrılı ağız ve diş eti, ülserasyonlar (yaralar), dilinizde yanma hissi, yaygın çürükler, kuru ağız, tat almada değişiklikler, yemekte, konuşmakta ve yutkunmada zorlanma. Ayrıca bazı kişilerde tedaviye ara vermeye yol açacak enfeksiyonlar da gelişebilir. Kanser teşhisi konulan birine verebileceğimiz en iyi tavsiye, tedaviye başlamadan en azından iki hafta önce diş hekimine görünmesidir. Diş hekimi genel bir muayene edecek, gereken röntgenleri alacak ve sonra problem yaratabilecek tüm enfeksiyon ve çürükleri belirleyecektir. Kuru ağızdan şikayetçi kişilerde en sık görülen problem tükürük akışındaki azalmaya bağlı olarak oluşan çürüklerdir. Bu durumda florlu ağız suları bu problemin giderilmesinde faydalı olacaktır. Hatta kişiye özel ağızlıkla ağza uygulanan florlu jel de önerilebilir. Kuru ağzın yan etkilerini azaltmak için şekerli yiyeceklerden uzak durmak, buz çiğnemek, sık sık ağzınızı çalkalamak, şekersiz sakız çiğnemek de tükürük salgısını arttıracağından faydalı olacaktır. Çoğu zaman kanser tedavisinin sonucu olarak kişilerde çene tutulabilir ve hasta ağzını çok fazla açamaz. Bunu engellemek için günde üç kez egzersiz yapılmalıdır. Ağzı ağrıya neden olmayacak kadar çok açıp kapatarak bu hareketi 20 kez tekrarlamak yeterli olacaktır.

HAMİLELİKTE GEREKMİYORSA RÖNTGEN ÇEKTİRMEYİN

Dilara Eğilmez (Mersin/25): Diş tedavisi görecek hamile bir hastaya ne gibi önerilerde bulunabilirsiniz?
Hamilelik boyunca diş tedavisindeki ilk amaç, gereken tedavileri anneye veya gelişen bebeğe yan etki oluşturmadan gerçekleştirmektir. Geniş ya da riskli işlemler olabildiğince ertelenmelidir. Ancak gereken tedaviyi yapmamak mantıksız olur ve normalde tedavi esnasında oluşabilecek olumsuz yan etkilerden daha tehlikeli hale gelebilir. Örneğin eğer sinire yakın bir yerde çürük varsa ve bu çürük enfeksiyona yol açarak bebeğinize zarar verebilecek durumdaysa, sorunu zaman kaybetmeden çözmek mantıklı olacaktır. Acil bir durumda gerekmediği sürece röntgen işleminden uzak durulması önerilir. Eğer röntgen alınacaksa, karın bölgesini kurşun yelekle korumak gerekmektedir. Ayrıca diş hekiminin tedaviler esnasında epinefrin içeren uyuşturucu iğneleri ve bebeğin plesenta bariyerinden geçebilen ilaçları kullanmaması gerekmektedir. Penisilin ve eritromisin, enfeksiyonun oluşturduğu riskin antibiyotik riskinden daha tehlikeli olduğu zamanlarda kullanılabilecek ilaçlardandır. Ne ilaç kullanılırsanız kullanın, ilk önce doğum doktorunuzun onayını alın.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA