Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞELALE KADAK

Şirket merkezi mi yoksa çağdaş sanat müzesi mi?

Vakko'nun yeni yüzünü yani Nakkaştepe'deki yeni binasını açılıştan önce Cem Hakko ile birlikte dolaşmıştım.
Binanın bende bıraktığı ilk intiba şu oldu; cam ve aynalarla kaplı olabildiğine şeffaf bir yerdeydim, sanki bir çağdaş sanat müzesi dolaşıyor gibi hissetmeye başlamıştım.
Şu anda direksiyonda olan iş dünyasının ikinci kuşağını babalarından ayıran en önemli özellik de sanırım çalışma alanlarında yaptıkları bu tarz çarpıcı değişiklikler.
Perili Köşk'ü çarpıcı iç mimarisiyle adeta bir müzeye dönüştüren Ahmet Kocabıyık gibi, Cem Hakko da müthiş iddialı bir mimariyle karşımıza çıktı. Seattle Milli Kütüphane, Prada'nın New York mağazası, Guggenheim'in Las Vegas Müzesi gibi tanınmış projelere imza atan New York merkezli mimarlık ofisi REX ile nasıl tanıştıklarını ve onları bir günde nasıl proje yapmaya ikna ettiklerini Cem Hakko'dan dinlerken, bir taraftan da Vakko'nun cam ve aynayla donatılmış, çeşitli ışık oyunları oynanmış, şeffaf binasında dolaşıyoruz. En alta kata indiğimde özellikle radyo istasyonunu görünce Cem Hakko'ya takılmadan duramadım. 'Sonunda en çok sevdikleriniz sizinle aynı binada olmayı başarmış!
Artık bu binadan çıkmak istemezsiniz herhalde…'
diye.
Şaka bir yana, 30 bin kitabıyla şimdiden Türkiye'nin en iddialı sanat kütüphanesi olmuş bir yapı var bu binanın içinde.
900 sanat eserinin sergileneceği bir müze, oditoryum ve galeriyle artık Vakko binası halka açılmış.
Yakın bir tarihte şayet buradaki sanat eserlerini dolaşmak ya da kütüphanede vakit geçirmek isterseniz, Vakko kapısını sonuna kadar açıyor ki sanıyorum bu başlı başına takdiri hak ediyor.
Cem Hakko, Vakko'nun marka yolculuğuyla ilgili tarihçesinin anlatıldığı bir de kitap verdi o gün. Kitabın ilk sayfasında Vitali Hakko'nun 2000 yılında kaleme aldığı ve ilginç anılarından oluşan bir bölüm vardı. İşte o bölümden sizlerin de ilgisini çekecek şu satırlara da yer vermek istedim:

Peki ya Spagetti!?
"
Bir gün o zamanlar Cerutti ile çalışan Georgio Armani ile öğle yemeği yerken, bana ne ürettiğimizi sordu. Ben de ona saydım; eşarplar, kumaşlar, kravatlar, gömlekler, erkek giyimi, kadın giyimi, çocuk giyim, spor giyim ve resmi giyim… Armani şarabından bir yudum aldı ve spagetti de üretip üretmediğimizi sordu. Hayır üretmiyorduk. Ama belki bir gün onu da üretebileceğimizi söyledim. Bu sohbetten 30 yıl sonra kendi çikolatalarımızı, üretiyoruz. Ayrıca parfüm üretiyoruz. Kendi radyo ve tv kanalımız var…"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA