Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Eee, bugün kimi linç ediyoruz?

Keçiören Hastanesi'nde ameliyathane kapısının dışarıdan açılmaması için barikat oluşturan sağlık personelinin görüntüleri çok konuşuldu.
Video, panik halindeki korkmuş sağlık personeli tarafından çekilmişti. Dışarıda ne olup bittiği, ameliyathane kapısının önünde kimlerin beklediği görüntülerde yoktu. Ancak kapının öte tarafından ağlamaların, feryatların işitildiği bir gürültü duyuluyordu.
"Sağlık çalışanlarına şiddet" başlığıyla duyurulan habere sosyal medyada tepki çığ gibi büyüdü.
Öyle ki mevzu, MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin Türk Tabipleri Birliği'ne yönelik eleştirileriyle bile ilişkilendirildi. 'Saldırının' Bahçeli'nin sözlerinin ardından gerçekleşmiş olmasını manidar bulan siyasilerin beyanatlarını okumuşsunuzdur.

***


Tepkiler üzerine Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Twitter hesabından şöyle bir not paylaştı:
"Keçiören EAH Acil Servisi'nde, çok sayıda kişi, ateşli silahla yaralanan, müdahalelere rağmen kurtarılamayan yakınlarını, kuralları zorlayarak görmeye çalıştı. Arkadaşlarımız, şiddet olasılığına karşı, kapıyı kapalı tuttu. Şiddetin ihtimali bile olmamalı. Devlet, geçit vermeyecek."
Ertesi gün hastaneyi ziyaret eden Bakan Koca'ya olan biteni anlatan personelin söyledikleri de sosyal medyada ve basında yazılan korku senaryosuyla uyuşmuyordu.
Kavgada yaralanan ve müdahalelere rağmen kurtarılamayan 31 yaşındaki merhum Ahmet Öztaş'ın babası Mehmet Öztaş da yaşananları şöyle anlatıyor:
- Çocuğumun vefatını söylediler 'başın sağ olsun' dediler. Ben orada 'oğlumun öldüğüne inanmam için yüzünü görmem gerekiyor' dedim. Ben acılı bir babaydım. Karım kendini kaybetmişti, saçını başını yoldu. Biz orta kapıda 10-15 kişiydik. Sonra çocuklarımın hepsini dışarıya çıkardım. Oradaki emniyet amiri 'Buraya polislerden koridor kurun' dedi. Ben 'gerek yok, benim ailem taşkınlık yapacak bir aile değil, acısı var hepsi de dışarıda, doktorlarımız rahatlıkla çıkabilir' dedim
Bunda da şaşırtıcı bir şey olmasa gerek. "Kocan, oğlun, kardeşin öldü" denilen insanların "ha tamam öyleyse, dağılalım" falan demelerini hiçbirimiz beklemiyoruz herhalde. Elbette kurallar herkes için. Ama acı haberi alan bir anne babanın, kardeşin, eşin cenazeyi görmek için hastanedeki yasak bir alana girmeye çalıştılar diye günlerdir linç edilmesi de olacak iş değil. Hele hele insanların cenazelerini kaldırmadan sosyal medyada yaratılan kanaatle tutuklanması hiç olacak iş değil!
Peki, nasıl oldu da sosyal medyaya kim tarafından konulduğu bile net olmayan bir video üzerinden ülke aynı tepkiyle ayağa kalktı?
İki gün önce bu köşede bahsettiğim, her gün birkaç kişinin yargısız infaz edilip karakola çektirildiği Twitter Adalet Sarayı'nın karanlık mübaşirleri kimler? Ve bizler önünü arkasını bilmediğimiz gündemlerde racon keserek ekmeklerine yağ sürmüyor muyuz?
Zira bu son olay da sıradan bir gaza geliş hikâyesi gibi görünmüyor. Baksanıza, Ahmet Öztaş'ın acılı yakınlarının, içerisi polis doluyken hastaneyi darmaduman ettiklerine dair yayınlanan fotoğrafların da 2017 yılında ABD'deki bir hastanede çekildiği ortaya çıktı!
Sağlık çalışanları şiddete karşı haklı mücadelelerinin gölgelenmemesi, başka işlere alet edilmemesi için hepimizden daha hassas davranmalılar. Hasta ve sağlık çalışanları diye birbirine kategorik olarak düşman iki kutup oluşturmaya çalışanlara el birliği ile geçit vermemeliyiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA