Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Adalet Bakanı’nın Manifestosu

"Yargıya güveni etkileyen unsurlardan biri de kişilerin beklenmedik kısıtlamalara muhatap olmasıdır!"
Örneğin havalimanındasınız, yurtdışına veya başka bir şehre gideceksiniz. Hakkınızda, bilmediğiniz bir adli işlem var. O anda öğreniyorsunuz ama artık çok geç. Havalimanından adliyeye gitmek zorundasınız! İstanbul'da başlatılan bir uygulamayla, hâkim ve savcılar 7/24 İstanbul Havalimanı'nda yargı hizmeti veriyorlar. Son 5 ayda 5 bin kişinin işlemleri bu şekilde yapıldı...

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Yukarıdaki anlatım, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün 9 Aralık'ta TBMM'de, Bakanlığının bütçesi üzerinde yaptığı konuşmadan bir bölüm.
Yargı reformu ve insan hakları eylem planı hazırlıklarının sürdüğü bugünlerde Bakan Gül'ün "Yeni Dönemin Adli Manifestosu" olarak görebileceğimiz mesajlarını bir kenara not etmekte fayda var. Neden? Çünkü şaşmaz bir pusula gibi de ondan...
Türk yargısı milletin yargısıdır. Hâkim, "Şu ne der, bu ne der?" diye değil, "Dosyadaki deliller ne der?" diye bakar. Eğer "Şu kişi ne der?" diyorsa, o kişi hâkim değildir!
Hangi reformu yaparsak yapalım, hangi kanunu çıkarırsak çıkaralım, asıl olan iyi uygulamadır. İyi reform, ancak iyi uygulamayla hayat bulur.
Mahkemeler, yürütme içinde bir taşra teşkilatı, Adalet Bakanlığı'nın bir il müdürlüğü değildir; bağımsız ve tarafsızdır. Yargının işini yargıya bırakmak ise anayasal bir sorumluluktur.
İnsan Hakları Eylem Planımız hem mevzuatımızı iyileştirecek düzenlemeleri hem de uygulamayı geliştirecek faaliyetleri kapsayacak.
Tutuklama bir koruma tedbiridir, asıl olan tutuksuz yargılamadır. 2002 yılında tutuklu oranı yüzde 41 iken bugün bu oran yüzde 16'ya inmiştir.
AHİM ve Anayasa Mahkemesi ihlal kararlarına neden olan hâkim ve savcıların terfisinde bu durum dikkate alınmaya başlandı.
Tutumuzu defalarca söyledik. Anayasa Mahkemesi kararları, tüm kurumları, mahkemeleri bağlar.

***

CHP'nin içi ve kamuoyuna yansıyan dışı!

Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul Belediye Başkanı seçildiği süreçte denendi bu yöntem. Şimdi, tüm CHP ve uzantıları tarafından kullanılıyor.
Yani...
Organize bir ekip, belediyenin veya partinin içindeki zayıflıkları kamuoyundan kaçırmak için ustaca gündem başlıkları belirliyor. "İddia, duyum, dedikodu, hatta iftira nitelikli paylaşımlar" önce sosyal medyada gündem haline getiriliyor, sonra yazılı ve görsel basındaki müzahir unsurlar tarafından anlatılıyor ve nihayet TBMM Genel Kurulu'nda da iktidar partisinin cevap vermesi istenen konuşmaların malzemesi oluveriyor.
Neredeyse her hafta spekülatif bir konu icat edilebildiği için daha birindeki yalan ortaya çıkarılamadan bir diğeri servise konuluyor. Böylece seçili kitle diri tutulabildiği gibi, onlar aracılığıyla da işin doğrusu değil, eğrisi bulaşıcı etki ile yayılıyor da yayılıyor. Hal böyle olduğu içindir ki ne taciz/tecavüz ne de belediye yolsuzlukları üzerinden CHP yönetiminde küçük bir mahcubiyet bile sezilmiyor. Aksine, karşı iddialar gerçek gibi sunularak kamuoyunun zihninde her türlü kirliliğin üstü örtülüyor.
Muhalefetin bu taktik iletişim tarzıyla başa çıkmanın yolu, "kendinizden emin olmaktan ve gerçekleri bıkıp usanmadan anlatmaktan geçiyor."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA