Daha ilk günden hedefe konuldu. Ailesi ile başladı, özel kalem müdürü ataması ile devam etti. Belli ki sistematik bir kampanyanın kilometre taşları döşeniyor!
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, dün Ankara büromuzda misafirimizdi. Kendisini; milletvekilliği, komisyon başkanlığı, grup başkanvekilliği döneminden bu yana biliyoruz. İşine gücüne odaklı, dedikodudan uzak, tipik bir görev adamı. Yakından tanıyanlar da dürüstlüğü konusunda hem fikir
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, kritik görevlere isim seçimlerinde, görünen faktörlerin ötesinde ve hayli hassas detayları içeren analizleri söz konusu oluyor. Çoğu kişi için sürpriz sayılabilecek atamalarda öncelikle devlet yönetimi, ardından da parti içi dengeler de gözetilerek "manidar değerlendirmeler" yapılmış oluyor.
Yılmaz Tunç ismini, görev sorumluluğu ve Cumhurbaşkanı'na bağlılığı bağlamında ele almak en doğrusu olur. Böylece yargı camiası içindeki gruplaşma iddiaları veya isim bazlı kimi yakıştırmalar karşısında "nötr bir ismin" iş başında olduğu dikkate alınabilir.
Dışsal etkileme girişimleri ve yorumların sertliği hesaba katıldığında Adalet Bakanlığı gerçekten zor bir görev. Buna karşın, Cumhurbaşkanı'nın millet odaklı hassasiyetleri ile hemhal olunur, bitip tükenmek bilmeyen uğultulara kulak tıkanır, Türkiye Yüzyılı Vizyon Belgesi'ndeki önceliklerle yol alınırsa, hakkı verilecek bir makam olduğu da söylenebilir. Elbette eleştiriler, siyasal peşin hükümlü beyanlar eksik kalmayacaktır. Mühim olan, hukuki ve vicdani terazinin doğru tartmasıdır.
***
KESİNTİSİZ FETÖ MÜCADELESİ İÇİN GÜNCEL TEDBİR GEREĞİ...
Devletimiz, Cumhurbaşkanımızın kararlılığı sayesinde FETÖ ile mücadelenin ilk aşamasını tüm kurumsal kapasitesini seferber ederek başarıyla tamamladı. Lakin şimdi, ikinci aşamaya geçme zarureti ile karşı karşıyayız. Neden? Çünkü muhalefet partileri, "KHK mağdurları" adı altında bir algı yönetimi gerçekleştirdi. Mağduriyet kanaati oluşturdu ve buna uygun beklenti yarattı. Ayrıca... OHAL dönemine özgü yetkilerin kullanım süresi dolduğu için, kripto FETÖ'cülerle mücadele, klasik yöntemlerle giderek güçleşmeye başladı. FETÖ'cü kimliğin tespiti, delillendirilmesi, idari ve adli makamların hüküm vermesi ister istemez uzun zamana yayıldı. Bu arada, farklı referansları kullanan FETÖ iltisaklı şahıslar, özellikle devlette bir şekilde konuşlanmak için tam bir lobi faaliyetine girişti.
Her ne kadar Milli Güvenlik Kurulu açıklamalarının ilk maddesinde FETÖ ile mücadeleden söz edilse de... Emniyet ve istihbarat yetkilileri, üzerlerine düşeni layıkıyla yerine getirse de...
1- FETÖ'nün devletten mutlak manada temizlenmesi için kamu kurum ve kuruluşlarının üst yöneticilerine daha geniş yetki ve makul takdir hakkı tanıyan bir yasal zemin düşünülmeli.
2- FETÖ diasporası diyebileceğimiz, yurtdışında yerleşik figürlerin etki ajanlığına karşı çalışacak bir yapı/kadro kurulmalı.
3- Yargı kararı ile göreve iadesi gündeme gelen, FETÖ yargılamasından geçmiş ve kamu idaresi gözüyle üzerindeki soru işareti kalkmamış olanlara dönük bir formül üretilmeli. Mümkünse bunların devlete girmemeleri ya da bir personel havuzunda tutularak pasifize edilmelerine imkân veren düzenleme yapılmalı.
NOT: 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerini, ailesi ve yakınları ile yaşamış duyarlı bir vatandaş olarak... Deprem konusundaki ilgi ve dikkatimizin sürekli olmasını, kentsel dönüşümün cankurtaran yönünün unutulmamasını çok önemsiyorum. 6 Şubat 2023'tekiler başta olmak üzere depremlerde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Görünür gerçek o ki... Doğal afetlerle imtihanımız bitmeyecek. Bu nedenle Allah'ın verdiği aklı kullanmak, bilimin rehberliğinde tedbir almak ve küçük hırslarımızdan arınmak zorundayız.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
