Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Yalnız Kurt ve FETÖ gerçeği

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Acaba Türkiye'nin son 45-50 yılına damgasını vuran terörün, dış saldırıların ve dini kılıflı istihbarat örgütlerinin hayatı nasıl tahrip ettiğini, insanı nasıl etkilediğini, nasıl travmalar yaşattığını anlatan romanlarımız ya da hikâyelerimiz var mı?
Bir süre önce bunun çok az olduğunu, hatta Yaşar Kemal, Orhan Pamuk ve Zülfü Livaneli gibi onlarca romana imza atan yazarların PKK terörünün yol açtığı yıkımı görmezlikten geldiklerini yazar Aytekin Yılmaz'ın isyanıyla duyurmuştum.
Aynı şeyi, çok daha derin biçimde yaşadığımız faili meçhul cinayetler meselesinde de görüyoruz. Bu meselenin üzerine yargı olarak gidemediğimiz gibi edebiyatçılar da en azından 60'tan sonra yaşanan derin altüst oluşları, sosyal kaosları kapsama alanlarına almadı.
Türkiye'de bu kadar çok faili meçhul cinayetin yol açtığı travmalar üzerinde de durulmadı.
Biraz sinema biraz da belgeseller bu alana girse de etkili eserler ortaya çıkmadı. Yine de en ses getiren eserlere sinema ve dizi sektörü imza attı. Dönem dizileri bu açıdan bir hayli ilgi gördü.
Edebiyat ve sanat dünyasında bundan sonra yeni bir şeyler yazılır mı bilemem ama son dönemde yıldızı parlayan dizi sektörü yine önemli bir işe öncülük ediyor.
Önceki akşam ATV televizyonunda "Yalnız Kurt" isimli yeni bir dizi başladı. Dizinin arkasında bir döneme damgasını vuran "Deli Yürek ve Kurtlar Vadisi" dizilerine imza atan bir isim vardı: Osman Sınav...
Sınav ismi ve dizinin belki de ilk kez dış destekli bir istihbarat örgütlenmesi olan FETÖ'ye odaklanması, izlemem için yeterliydi.
Cihan Ünal gibi usta bir oyuncunun önemli rol üstlendiği dizide, yeni ve genç oyuncular da dikkat çekici... Nasıl bir tempoyla devam edecek göreceğiz ama şunu söylemeliyim, ilk kez 60 yıl gerilerden başlayarak bugünlere gelen, devletin kılcal damarlarına kadar sızan, dini ve eğitimi kullanarak yetiştirdiği "altın nesli" kanlı bir darbe ve işgal girişimine yönelterek "katillere" dönüştüren gerçek ve bir o kadar da kirli bir örgütle yüzleşeceğiz.
Dizide 60'larda kendi ismini saklayarak kullandığı "Abdülfettah Dahhak" sahte isminden üretilen Fettah Dahhak karakteriyle karşımıza çıkan FETÖ elebaşı Gülen'in, Bitlis'in Ahlat ilçesinde başlayan karanlık aile geçmişinden Erzurum'a, oradan Edirne, İzmir ve ABD'nin istihbarat merkezi Pensilvanya'ya uzanan hayatı etrafında aslında Türkiye'nin içeriden nasıl kuşatıldığı anlatılıyor.
Dizi, daha ilk bölümde ABD'yle 1947'de Marshall Planı'yla başlayan, sonra 1952'de NATO eksenli devam eden süreçte kurulan ve o dönem adı Seferberlik Tetkik Kurulu olan yapı ile FETÖ elebaşı Gülen'in ilişkisini anlatarak sert bir giriş yaptı. İyi de etti. Çünkü meselenin bu boyutu üzerinde ne yazık ki siyasette pek durulmadı ve sorgulanmadı.
Kuşkusuz FETÖ'nün önünü dış istihbarat örgütü ve örgütleri açtı. Ancak o kirli yapı büyürken, bırakın siyasi aktörleri bu ülkenin milli kurumları ne yaptı? Acaba bu kadar geç fark edilmesinde bu yapıların etkisi yok mu?
FETÖ'nün nasıl kirli bir örgüt olduğunu anlatan onlarca araştırma ve inceleme kitabı yazıldı, ancak hâlâ bu kirli örgüte inanan insanların varlığı, bu kirli yapının tam da anlatılmadığını gösteriyor. Umarım Osman Sınav'ın usta anlatımıyla ATV'de yayınlanan dizi, bu gerçeği geniş kitlelere anlatarak yeni bir başlangıç yapar.



Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA