Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

İki belediyecilik anlayışı

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Yerel seçim çalışmaları bütün hızıyla devam ediyor. Seçimin teması da ağırlıkla şehirlerin depreme dayanıklı hâle getirilmesi ve çevre sorunlarına el atılması. Bu nedenle AK Parti'nin "Dirençli Şehirler" projesi gündemle bire bir örtüşüyor. Kuşkusuz şehirlerin başka birçok ihtiyacı da var ama öncelik deprem ve çevre sorunlarında. Her ikisi de İstanbul için çok acil.
Ama ne yazık ki İstanbul'un bu acil ihtiyacı seçim meydanlarının acil meselesi hâline bir türlü gelmiyor. Özellikle CHP'li siyasetçiler gündemi değiştirmek için ellerinden geleni yapıyor.
Oysa bir belediye başkanı isterse çok şeyi değiştirebilir. Bunun çok sayıda örneği var.
Alın İstanbul Esenler örneğini...

ESENLER'DE DÖNÜŞÜM DEVRİMİ
Esenler'de gerçekten depreme karşı bir "devrim" başlatılmış durumda. Önceki gün Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu'nun projelerini anlattığı sunumu izledim. Bilgiye ve veriye dayalı çıkışlarıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nde İmamoğlu'nun korkulu rüyası olan Göksu, aynı kararlılığını ilçenin kaderini değiştirirken de göstermiş. İstanbul'un en yoğun ve depreme dayanıksız yapı stokuna sahip Esenler'i, bugün nefes alabilen, yeşil alanları, meydanları, kültür merkezleri, spor sahaları olan bir ilçeye dönüştürmüş.
Bu başarının arkasında da kentsel dönüşüm projesi var. Kentsel dönüşümle bugün tam 60 bin konut bitmiş durumda. İlçenin en yoğun merkezleri öbek öbek boşaltılmış ve ev sahipleri yeni konutlara taşınmış.
Başkan Göksu, kentsel dönüşümü gerçekleştirmenin özgüveniyle şöyle diyor:
"Esenler sadece Türkiye'nin değil dünyanın en fazla kentsel dönüşüm yapılan ilçesidir. Esenler'de 60 bin konut dönüşümü yapıldı. Yeterli mi? Elbette hayır. Esenler'in geleceğini inşa etmeye devam edeceğiz. Esenler'de olası bir depremde; 'Devlet nerede?' dedirtmek istemiyoruz. Esenler'de tek bir riskli konut kalmayıncaya kadar kentsel dönüşüme devam edeceğiz."

MARMARA'YI KİM KİRLETİYOR?
Kuşkusuz İstanbul'un çileye dönen ulaşım meselesi var ama çok daha acil olanı İstanbul'u İstanbul yapan Marmara Denizi'nin kirliliğidir. Bir iç deniz olan Marmara, artık nefes alamayacak hâlde... Çevresinde İstanbul'la birlikte Bursa, Kocaeli, Yalova, Balıkesir ve Tekirdağ gibi çok önemli şehirlerin atık suları, ön arıtmadan sonra derin deşarj yöntemiyle Marmara'ya verilecek ve Marmara acımasızca kirletilecekti. Bu konuda en büyük kirletici de İstanbul. Önceki akşam Marmara Belediyeler Birliği Başkanı da olan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın'la Ülke TV'de birlikteydik. Marmara Denizi'yle ilgili çok çarpıcı bir bilgi verdi:
"Marmara'ya verilen atık suların yüzde 53'ü biyolojik arıtmayla, geriye kalan yüzde 47'si ise ön arıtmayla veriliyor. Bu ön arıtmayla verilen atıkların yüzde 47'sinin yüzde 93'ünü de İstanbul veriyor."
Dehşet verici değil mi? Marmara'yı esas kirleten İstanbul.
Şimdi gelin İmamoğlu'nun İstanbul'u yönetmeye başladığı 6 Kasım 2019'a gidelim. O gün İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, siyasi tarihe bir utanç belgesi olarak geçen "temel atmama" töreni düzenlemişti. Böylece İstanbul Silahtarağa'da yapılacak olan Biyolojik Arıtma Sistemi yapılmayacak ve son teknolojiyle evsel atıklar temizlenip Marmara'ya verilmeyecekti. İmamoğlu bunu da "Ağaçlar beni çılgınca alkışlıyor" diyerek yaptı. O bunu yaparken, nefes alamayan, müsilajla kuşatılan Marmara'nın körfez bölgesindeki çamurlarını ise devasa borularla Kocaeli Büyükşehir Belediyesi taşıyarak temizliyordu.
İki belediyecilik anlayışıyla karşı karşıyayız; biri dünya çapında projelere imza atıyor, diğeri ya Atatürk'e sığınıp seçim malzemesi yapıyor ya da kendisini ağaçlara alkışlatıyor, seçim sizin...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA