Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NEZİR AKYEŞİLMEN

Kürtaja bir insan hakları bakışı

Dünya tarihinin en uzun soluklu tartışmalarından birisi olan kürtaj meselesi, maalesef hukuk sistemlerinde olduğu gibi insan haklarıyla da çözüm bulmuş değildir. Bu küresel tartışmada dünyanın da kafası oldukça karışık görünmektedir. Kürtaj oranı, gelişmekte olan ülkelerde %1 iken, gelişmiş ülkelerde %2 düzeyindedir. Dünyada farklı farklı uygulamalar olmasına karşın bazı durumlarda kürtaja izin verilmektedir. En çok kabul gören kürtaj sebebi, annenin hayat tehlikesidir. Dünyanın %97'si bunu geçerli bir sebep saymaktadır. Ayrıca kadının fiziki ya da akıl sağlığının korunması, tecavüzle gelen gebelik, ceninin ciddi bir hastalık taşıması, ekonomik nedenler ve kadının talebi gibi sebepler sayılabilir.
Kürtaj tartışması, hayatın başlangıcı ile ilgili temel bazı sorular etrafında şekillenmiştir? Hayat (hakkı) ne zaman başlar? Kadın (genel anlamda insan) gerçekten bedeni üzerinde sonsuz bir tasarruf hakkına sahip mi? Hak çatışmalarında nasıl bir yol izlenir? Bu ve benzeri sorular çoğaltılabilir de onlara cevap bulmak oldukça zordur. Ancak, kürtajın bir insan hakkı mı, yoksa insan hakları ihlali mi olduğu konusunda bir konsensüs yok.
Bugün modern insan haklarının ana kaynağı olarak kabul edilen Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi (1948) eşitlikçi ve özgürlükçü bir temelde tasarlanmıştır: 'Bütün insanla onur ve haklar bakımından eşit ve özgür doğarlar' (Madde-1). Fakat eşitlik her zaman adalet ya da eşitleştirmeyi sağlamayabiliyor. Zira erkek ve kadının ihtiyaçları farklılık arz etmektedir. Evrensel Beyanname tecavüz, aile içi şiddet ve doğumla gelen ölümler gibi kadınlara özel birtakım durumlar göz önüne alınmadan tasarlandığından, insan hakları ilk dönemlerde sadece erkek haklarını koruyan bir ideal görüntüsü vermişti.
Kadınların özel durumu ve konumu dikkate alınarak, kadını etkileyen olumsuzluklar ve kötü uygulamaların önüne geçmek amacıyla BM tarafından Kadına Karşı her türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) 1979'da kabul edilmiştir. Fakat bu sözleşme de yukarıda vurgulanan tartışmalı konulara çözüm olmamıştır. Dünyada kadının insan hakları 1993 Viyana Deklarasyonu ve 1995 Pekin Kadın Konferansı ile pekiştirilmiştir. P
eki, insan haklarının kürtaja bakışı nasıldır?
BM Sözleşmesi'ni denetimden sorumlu Kadına Karşı Ayrımcılıkla Mücadele Komitesi de bu konuda herhangi resmi bir politika belirlemiş değildir. Oldukça siyasallaştırılmış bir konu olduğundan Komite sessiz kalmayı tercih etmektedir. Fakat hem İnsan Hakları Komitesi hem Kadın Hakları Komitesi kürtajı tamamen yasaklayan düzenlemelere karşıdır.
İnsan hakları belgeleri incelendiğinde, başta Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi'nin üçüncü maddesi olmak üzere, bütün insan hakları belgeleri yaşama hakkını savunmaktadır. İnsan hakları belgeleri genelde hayatın ne zaman başladığı konusunda sessiz olsa bile, BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin girişinde çocuğun doğumdan önce ve sonra özel bakım ve koruma gerektirdiğini vurgulayarak doğmamış ceninin haklarına (ve hayatın doğumdan önce başladığına) vurgu yapmaktadır.
İkincisi, bu durumda annenin ya da ailenin özgürlük hakkı ile ceninin yaşam hakkı çatışmaktadır. Fakat burada da özgürlüğün tanımı işin içine girmektedir. Kimisine göre, özgürlük başkasına zarar vermemek kaydıyla insanın istediği her şeyi yapma hakkıdır. Bu tanıma dayanarak bazı kişiler özellikle liberteryanlar kişinin bedeninin kendi mülkü olduğu ve üzerinde sonsuz tasarruf hakkına sahip olduğunu ileri sürerler.
İnsan haklarının özgürlük tanımı ise daha geniştir: Buna göre, özgürlük, insanın kendisine ve başkasına zarar vermeden istediğini yapmasıdır. Örneğin, Evrensel Beyannamenin dördüncü maddesi köleliği yasaklamaktadır. Bu kapsamda bir kişi istese bile köle olamaz. Bu yasak, kişinin köle olma özgürlüğünü elinden almaktadır. Aynı şekilde bazılarının "beden benim, karar benim" şeklindeki iddiası insan hakları açısından sıkıntılıdır. Zira burada kendi bedenine zarar vermenin yanında, ceninin de yaşam hakkını ihlal vardır. Bu nedenlerle, uluslararası insan hak ve özgürlükleri düzenlemelerinden bir "kürtaj haktır" okuması zorlama bir yorumdur.
BM ve diğer insan hakları çevreleri dünyada yaygın olarak kabul edilen annenin hayat hakkı dâhil sağlığı ve tecavüz sonucu gebeliklerde yani bir nevi zorunlu hallerde kürtaja olumlu bakarlar. Tamamen yasaklamak ise sağlıksız koşul ve yöntemlerle kürtaj olma gibi beraberinde birtakım riskleri de getirebiliyor. Bu konuda BM raporları başta olmak üzere zengin bir literatür mevcut. Dünya tecrübesinden yararlanmakta fayda var.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA