Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BÜNYAMİN BEZCİ

Erdoğan Siyasetinin Kodları

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yarınki seçimlerin sonuçlarından bağımsız olarak çoktan tarihe geçmiş bir siyasetçidir. Hatta 21. yüzyılın ilk çeyreği de onun adıyla anılacak bir dönem oldu. Türk siyasi hayatında her büyük siyasetçi dönemine ad verememiştir. Menderes dönemi vardır ama Demirel dönemi yoktur, İnönü dönemi vardır ama Ecevit dönemi yoktur, Özal dönemi vardır ama Çiller dönemi yoktur. Erdoğan iktidar dönemini de adlandıran bir siyasi lider olarak kalacaktır. İlk yıllarında ülkeyi ekonomik krizden çıkaran bir liderdi, bugün sıklaşan küresel krizler karşısında dümeni sıkı tutmaya çalışan bir politik liderdir. Erdoğan siyasetinin kodlarını çözümlemek için üç soruyu cevaplamak gerekmektedir; Erdoğan'ı iktidara taşıyan nedir? İktidarını ayakta tutan nedir? Erdoğan siyasetinden bize ne kalacaktır?

Erdoğan'ı İktidara Taşıyan Nedir?
Erdoğan'ı iktidara taşıyan kodlar otantik temsilde yatmaktadır. İster otantik kavramını kullanalım ister sahici kavramını kullanalım kastımız halkı ile aynı köklere sahip olan bir siyasi liderliktir. Siyasetin meşruiyetini sağlayan en önemli hususlardan biri otantik temsildir. Ahali kendi gibi olanı yöneticisi olarak da görmek ister. Fakat bu yeterli değildir. Aynı zamanda kendi gibi olanın kendini temsil edecek niteliklere de sahip olmasını bekler. Siyasette bu duruma eşit-temsiliyet diyebiliriz. Zira temsil, aslında eşitliği değil elitliği imlemektedir. Oysa sadece elitizm üzerinden temsil vesayetçi demokrasiden başka bir şey değildir. Sadece eşitlik üzerinden temsil ise yönetebilir değildir. Ahalinin temsil gücünün yükselişi eşitlik ile elitlik arasında kurulan dengeyle alakalıdır. Kasımpaşalı Başkan olarak Erdoğan'ın kendi ahalisiyle kurduğu bağın gücü onlarla hem eşit hem de onlarda rıza oluşturabilecek bir otoriteye sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Otoritesini güçlendiren husus ise "yaparsa o yapar" düşüncesinin destek kitlesinde yerleşmiş olmasıdır.

Geçmişte de ahalinin kendinden sayıp kabullendiği siyasetçiler toplumsal desteklerinin gücü nispetinde kamusal alanda yer almışlardır. Erdoğan'ı iktidara taşıyan ikinci husus ise toplumsal desteğini ahalinin yarısından çoğuna yaygınlaştırabilmesidir. Örneğin, Osman Bölükbaşı gibi siyasi liderler de ahalide iz bırakmıştır. Ancak desteklerini Anadolu'nun birkaç şehrinin ötesine taşıyamamıştır. Bülent Ecevit, elit bir aileden gelmesine rağmen Anadolu'nun Karaoğlan'ı olabilmiştir. Fakat ideolojik tutumu toplumsal desteğini sınırlı kılmıştır. Necmettin Erbakan'ın İslamcı geleneği ile Menderes-Özal çizgisinin muhafazakâr liberal çizgisini birleştiren Erdoğan, özellikle 15 Temmuz darbesi sonrasında temsil gücü yüksek ama toplumsal desteği zayıf olan Muhsin Yazıcıoğlu'nun Türk-İslam Milliyetçiliğini de siyasal yelpazesine katmıştır. Demokratik bir milliyetçi-muhafazakarlık denilebilecek siyasal konsept Erdoğan'ı ahalisiyle buluşturmaktadır. Geçmişteki politik liderlerden farklı olarak Erdoğan'ın en önemli siyasi başarısı en geniş toplumsal tabanı aynı anda temsil edebilmesi ve onlardan biri olmasıdır.

Erdoğan sadece toplumsal tabanda geniş bir destek yaratmış değildir. Aynı zamanda vesayetçi demokrasinin dar alanlarından kurtulmak isteyen geniş bir entelektüel kesimin de desteğini almıştı. Siyasal ve kültürel iktidarın desteğiyle askeri vesayeti dengeleyen Erdoğan zamanla uyguladığı ekonomik politikalarla ekonomik iktidarı da yanına çekerek güçlenmiştir. Demokratik kültürel elitler ile liberal ekonomik elitlerin verdiği destek ahalinin siyasal desteğiyle birleşince askeri vesayetin de yapacağı bir şey kalmamıştı. 2007 Nisan bildirisi sonrası yapılan seçimler Erdoğan'ı gerçek anlamda muktedir kılmıştır. Eğer elitlerin desteği olmasaydı popüler desteğin manipülasyonu da zor olmazdı. Bugün Erdoğan iktidarı sona erecek zannedenler bu denkleme tersinden bakmalıdır. Yani Erdoğan kendini destekleyen ekonomik elitlerin, entelektüellerin desteğini yitirmeden ahalinin desteğini kaybetmez. Asker ise artık kim demokratik anlamda meşru iktidara sahipse ona hizmet eder.

Erdoğan'ı İktidarda Tutan Nedir?
Erdoğan'ı iktidarda tutan en önemli olgu ekonomik krizi aşabilme becerisidir. Gerektiğinde güçlü siyasi kararlar alarak ekonomik krizi yönetebilmiştir. Her ne kadar sadece hazırlanan ekonomik programı uyguladığı söylense de Erdoğan'ın siyasi kararlığının olmadığı bir ekonomik programın o dönemlerde de şansı yoktu. Bu nedenle Erdoğan siyasetinde ekonomi gerçek, ama siyaset hakikat olarak kabul edilmiştir. Siyasi karar, ekonomik gereklilikleri bazen aşmıştır. Neoliberal siyasetteki ekonomik hakimiyeti kabullenmeyen bir siyasi lider olmuştur. Siyasal güç ile ekonomik güç arasındaki boşluğu siyasal karizması ile doldurmayı başarmıştır. Nitekim ekonomik krizle devraldığı ülkeyi "çılgın projeleriyle" beklenmeyen bir gelişmişlik seviyesine taşımıştır. Başta sağlık hizmetleri olmak üzere gündelik hayatın konforunun artması ulaşımda gelinen noktayla alışkanlığa dönüşmüştür. Yirmi yıl bir neslin yerini diğer nesle bıraktığı aralıktır. Her ne kadar yeni nesil için sıradanlaşmış olsa da hizmet siyaseti uzun süre Erdoğan'ı iktidarda tutmaya yetmiştir. Erdoğan, Türkiye'deki azgelişmişliğin kalıplarını kırmamış olsaydı mega projelerinin her biri beş yıllık iktidarını garanti edecekken kendi başarısıyla boy ölçüşmek zorunda kalmıştır.

Erdoğan'ı iktidarda tutan ikinci olgu ise demokratik açılım politikalarıyla entelektüellerin ve uluslararası kamuoyunun desteğini almış olmasıdır. Bugün onu terk etmiş olsalar da ilk zamanlarda uygulanan açılım politikaları geniş bir kültürel destek bulmuştur. Açılım politikalarının artık rayından çıktığı 2013 sonrasında bile Erdoğan, oy kaybetme pahasına Haziran 2015 seçimlerine kadar umudunu kaybetmemiştir. Gezi Parkı eylemleriyle birlikte liberal entelektüellerin desteğini yitiren Erdoğan, 2015 yazındaki Hendek terörüne karşı giriştiği harekatla birlikte uluslararası desteğini de kaybetmiştir. Buna rağmen Kasım 2015 seçimlerinde partisi oyların yarısını almış, Temmuz 2016'daki darbeyi de aynı ahalinin desteğiyle aşabilmiştir. Muhafazakâr entelektüellerin desteğini halen koruyan Erdoğan, pandemiyle birlikte gelen ekonomik sorunlar karşısında sermayenin de tek güven noktasını oluşturmuştur. Sadece sermayeyi değil bütün olarak piyasayı, üretimi ve dahası çalışanları işlerinde tutmayı başaran Erdoğan için yarınki seçimler de son bir test olacaktır.

Erdoğan'ı iktidarda tutan bir diğer olgu da sermaye dostu yönetimidir. Bir taraftan büyük projelerle genişleyen ekonomik alan diğer taraftan uluslararası yatırımlara da açık tutulmuştur. 2013 sonrası küresel sermayeden bağımsızlaşan yatırımlarla piyasaları rahatsız etmeye başlasa da Erdoğan, hiçbir zaman küresel ekonomik rüzgarlara karşı yelken açmamıştır. Bir taraftan savunma sanayi yatırımlarıyla katma değeri yüksek teknolojilere sahip olunurken diğer taraftan da çok kutuplu siyasetle bölgesel bir güç olmayı başarmıştır. Terörü bitirerek alandaki hakimiyetini artıran Erdoğan siyaseti sonrasında terörün kaynağına doğru hareket etmiş, dahası "mavi vatan" ya da "siber vatan" kavramlarıyla alan tahayyülünü de genişletmiştir. Teknoloji ve genişleyen alanın birlikteliği Gabar'da petrol, Karadeniz'de gaz, Afrin'de güvenlik, Akdeniz'de güç, Afrika'da ticaret, Karabağ'da zaferi getirmiştir. Pandemi sonrası bozulan tedarik zincirlerinin avantajını iyi kullanan ülke ekonomisi üretim gücünü de koruyabilmiştir. Bugün Erdoğan, depremin yaratığı büyük felakete rağmen siyaseten ayakta ise piyasanın çarklarının halen dönmesini mümkün kılmasındandır.

Muhalefetin elindeki en önemli koz olan ekonomik sorunların siyasi tartışmadaki ağırlığını hafifletmek Erdoğan için önemli bir kazanç olmuştur. Askeri gücün manipüle etmediği bir siyaseti ekonomik tartışma alanından çıkardığınızda elinizde kalan tek tartışma alanı kültüreldir. Kendi kitlesi ile otantik bütünlüğe sahip Erdoğan'ın ise en güçlü olduğu alan kültürel alandır. Bu alanda ne kendisinden kopanlar bir varlık gösterebildi ne içinden çıktığı eski İslamcılar ne de kendisine öfkelerini halen kontrol edemeyen eski milliyetçiler Erdoğan'ın kültürel iktidarını ve ahaliyle otantik bütünlüğünü yıkabildi.

Erdoğan'dan Bize Ne Kalacak?
Erdoğan siyasetinin bu ülkeye kazandırdığı en önemli getiri özgüvenin yeniden kazanılması olmuştur. Türk siyasetindeki bütün ideolojiler Batı karşısında kaybetmiş olmanın farklı versiyonlarıdır. Her birinin ortak tarafı milletin bekasının ve devletin devamının amaçlanmasıdır. Her ne kadar yeni nesilde gayretin yerini konfor almış olsa da Erdoğan siyaseti kaybeden bir neslin ortak rüyasını gerçekleştirmiştir. Teknofest kuşağı gayret neslinin son temsilcileridir. Konfor nesli ise muhalefetin dinamizmasını oluşturmaktadır.

Erdoğan siyasetinden bize kalan bazılarının halen hayal etmekte zorlandığı proje kültürüdür. Erdoğan yapılabileceğini ve çalışınca olduğunu kanıtlamıştır. Bizden bir şey olmaz algısını kırmıştır. Özal uçağında taşıdığı iş adamlarının zihinlerini genişletmişti, Erdoğan yeni piyasalar yaratarak alanı ve uzamı genişletmiştir. Kazan kazan politikasıyla yeni girilen piyasalarda meşruiyet temelini sağlamlaştırmıştır. Artık doksanlı yıllardaki "Avrupa! Avrupa! duy sesimizi" tezahüratına ihtiyaç duymadan "Türklerin ayak sesini" onların duyduğunu ve rahatsızlık verdiğimizi dergi kapaklarına yansıyan haberlerinden biliyoruz.

Erdoğan siyaseti, uluslararası siyasette diplomasinin yıllardan beri biriktiremediği bir tecrübe biriktirmiştir. Proaktif siyaset yanlış adımlara açık olsa da doğruyu bulmanın tek yoludur. Siyaset bir teori değil, bir pratik olduğundan yapıldıkça güçlenir, düşündükçe değil. Uzun yıllardır büyük devletlerin ayak izlerini takibe dayanan yalancı konforu Erdoğan bozdu. Türkiye öncelikli olarak kendi çıkarıyla siyaset yapma iradesini Erdoğan'da gördü. Dünya siyasetine de "beşten büyük" olmaklığıyla yön vermeye çalışan yine Erdoğan oldu. Dünyanın sömürgecilerini rahatsız etse de hiçbir konuyu müzakere etmeden kabullenmedi. Uluslararası müzakerelerde sınırları zorlasa da hiçbir zaman kapıları kimseye tam kapatmadı. Savaşan ülkeler arasında "tahıl koridoru" gibi bir zoru başardı ve pandemi sonrası açlıkla sınanmayı ihtimal dahilinde olmaktan çıkardı. Erdoğan'dan bize güçlü bir diplomasi tecrübesi kalacaktır.

Erdoğan siyasetinin önemli kazanımlarından biri de vesayetçiliğin gerilemesi ve toplumsal rahatlamanın gelmesidir. Toplumun enerjisinin açığa çıkabileceği bir toplumsal barış ortamını Erdoğan siyasetine borçluyuz. Bugün muhalefetin farklı yaşam tarzlarını birleştirme gayreti bile Erdoğan'ın daha otantik olarak gerçekleştirdiği hususun yapay olarak ve dişini sıkarak gerçekleştirilme durumudur. Erdoğan bütün kutuplaştırma suçlamalarına rağmen muhalefetin de taklit etmeye çalıştığı bu ülkenin farklı kültür ve kimliklerinin bir arada yaşayacağı bir siyasi iklim yaratmıştır.

Erdoğan'ın henüz tamamlayamadığı ise yaptıklarının halen kurumsallaşmış olmamasıdır. Son döneminde başta anayasa olmak üzere teknolojik hamleler, diplomatik açılımlar, bölgesel kurumlar, piyasanın yapısı ve toplumsal uzlaşıyı kurumsallaştırmak zorundadır. Siyaseti 180 derece geriye döndürmekten bahseden muhalefetin gericiliği bırakıp kurumsallaşmayı tamamlaması zor görünmektedir. "Fabrika ayarları" söyleminin bile ne kadar retro bir söylem olduğunun farkında olmayan muhalefetin değişen dünyayı karşılaması mümkün gözükmemektedir.

Eğer yarınki seçimi kazanırsa öyle zannediyorum ki Erdoğan siyasetinin son mirası açtığı yolların ve imkanların kurumsallaşması olacaktır. Siyasetteki uzun yılardır süren insanüstü çalışkanlığı ve emeğiyle Erdoğan bu fırsatı hak ederken biz de desteğimizle onun yarattığı umudu hak ediyoruz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA