Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT PİRİNÇÇİ

Ukrayna’da Savaşın Muhasebesi ve Barış ihtimali

Rus işgaliyle başlayan Ukrayna savaşında Türkiye'nin devreye girmesiyle barış umutları arttı. Ancak sahadaki gelişmeler, provokasyonlar ve tarafların pozisyonlarını revize etmesi müzakerelerde kaydedilen ilerlemeleri çok kısa bir sürede olumlu veya olumsuz etkileme gücüne sahip. Dolayısıyla Ukrayna'da barış için henüz erken gibi gözükse de tarafların en baştaki katı pozisyonlarını terk etmeleri ve Türkiye'nin öncülüğünde müzakere edilebilir başlıkları konuşmaya başlamaları, barışın çok da uzak olmadığının göstergesi. Bununla beraber Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasıyla başlayan savaşın 45. günü geride kaldı. Bu süreçte tarafların pozisyonlarının değerlendirilmesi için çok sayıda veri ortaya çıktı.

HEDEF KÜÇÜLTEN RUSYA

Askeri kapasitesi ve geçmiş tecrübeleri dikkate alınarak savaşın ilk günlerinde Rusya'nın hızlı bir "zafere" ulaşacağı beklentileri bulunuyordu. Hatta savaşın ilk iki haftasında Rus güçlerinin ilerlemekte yavaş kaldığını ve çok kayıp verdiğini belirten yorumlara karşı çıkanlar ve bunda bile keramet arayanlar bulunuyordu.

Savaşın ilk 45 gününün muhasebesi teknik açıdan yapıldığında Ukrayna ve Rusya kayıplar konusunda oldukça farklı iddialarda bulunuyor. Örneğin Ukrayna savaşın 40 günü dolmadan 18.000 Rus askerinin öldürüldüğünü iddia ederken, Rusya 25 Mart'ta yaptığı açıklamada 1.351 askerinin öldürüldüğünü belirtti. Ancak bir de açık kaynak istihbaratıyla yapılan, görsel açıdan teyitli ve bir kısmı sosyal medyaya yansıyan yalanlanamayacak tespitler var.

Buna göre savaşın başından beri Rusya en az 448 tank, 284 zırhlı araç, 51 hava savunma sistemi, 20 uçak ve 32 helikopter kaybetmiş durumda. Teyitli olan bu kayıplar, sahadaki ilerlemeyle birlikte değerlendirildiğinde, işlerin Rusya açısından iyi gitmediği ortada.

Benzeri bir durum siyasi açıdan değerlendirildiğinde de geçerli. Ukrayna'yı işgalinden önce talep ettiği güvenlik garantileriyle, Ukrayna'yı aşan amaçları olduğu ortaya çıkan Rusya; Avrupa, hatta küresel güvenlik mimarisini sarsacak bir meydan okumada bulunmuştu. Savaşın başlamasıyla hedefini Kiev yönetimini değiştirmek ve Ukrayna'nın kendisi açısından bir "tehdit unsuru" olmaktan çıkarmak şeklinde revize etmişti. Gelinen noktada ise hedef bir kez daha revize edilerek Donbas ve Kırım odaklı bir stratejiye dönmüş durumda.

Rusya'nın hedef küçültmesi, sahada işlerin istendiği gibi gitmediğinin bir diğer göstergesi. Yanlış istihbarat, yanlış analiz ve yanlış kurmay planlamanın yanı sıra düşük bir harbe hazırlık seviyesi Rusya'nın sahadaki durumunun ana kaynağı. Buna bir de uluslararası toplumun hızlı gelişen tepkisi eklendiğinde, askeri, siyasi ve ekonomik açıdan işgalin başına kıyasla oldukça yıpranmış bir Rusya profili var karşımızda.

MAĞDUR AMA MAĞRUR UKRAYNA

Ukrayna işgale direnen ve ülkesini savunan taraf olmanın moral üstünlüğünü savaşın başından itibaren taşıyor. Bu durum neredeyse günlük olarak dünya liderleriyle görüşen, hemen her gün bir ülkenin parlamentosuna hitap eden, hatta Oscar ve Grammy ödül törenlerinde bile konuşma yapan Zelensky'nin söylemlerine yansıyor.

Nitekim Zelensky gerçekleştirdiği ikili görüşmelerde ve yaptığı konuşmalarda bir yandan askeri ve siyasi destek taleplerinde bulunurken ve Rusya'nın daha fazla sıkıştırılması için yardım isterken diğer yandan cüretkar bir biçimde Ukrayna'ya yeterli destek vermediğini düşündüğü aktörleri suçlayıcı veya zor durumda bırakan söylemlerde bulunuyor. Uluslararası toplumun kahir ekseriyetinin desteğini arkasında hissetmesi, Zelensky'nin bu süreçteki kriz yönetiminde başarılı sonuçlar elde etmesini sağlıyor.

Bununla beraber savaş Ukraynalılar açısından oldukça yıpratıcı geçiyor. İlk bir buçuk ayın sonunda 4 milyondan fazla Ukraynalı ülkesini terk edip mülteci haline gelirken en az 7 milyon kişi de ülke içinde yerinden edilmiş durumda. Birleşmiş Milletler verilerine göre en az 1.611 Ukraynalı sivil hayatını kaybetti ve bu rakam her geçen gün artıyor.

Askeri açıdan görsel olarak teyitli kayıpları Rusya'dan daha az gözükse de ülke altyapısı saldırıya uğrayan yerlerde ciddi tahribat gördü ve görmeye devam ediyor. Mariupol gibi bazı şehirler Rusya'nın Grozni ve Halep saldırılarını anımsatıyor.

Öte yandan işgal öncesinde Ukrayna'ya verilmeyen askeri destekten çok daha fazlası, işgalle birlikte verildi ve silah transferleri artan bir ivmeyle devam ediyor. Burada Slovakya'nın dün açıkladığı S-300 füze transferi aslında Kiev'e verilen desteklerde önemli bir eşiğin aşıldığını gösteriyor. Zira işgalin başlarında eski Doğu Bloku ülkelerinin envanterlerinde bulunan ve Ukrayna ordusunun adaptasyonda sorun yaşamayacağı silah sistemlerini Ukrayna'ya transfer edeceği çok konuşulmuştu. Bunlardan özellikle Mig-29 uçakları öne çıkıyordu. Ancak o dönemde hiçbir eski Sovyet veya Doğu Bloku ülkesi Rusya'yı doğrudan karşısına alma ihtimali bulunan böylesi bir adımı açık bir şekilde atmaya cesaret edemedi. Şüphesiz Slovakya'nın S-300 transferi de Bratislava yönetiminin tek başına aldığı veya cesaret edeceği bir karar değil. Ve bu transfer, Ukrayna'ya gelişmiş savunma ve hatta saldırı sistemlerinin transfer edilmeye devam edeceğinin bir işareti.

BARIŞIN GELMESİ KİME YARAR?

Rusya savaşın 45 gününün sonunda başlangıca göre daha zor bir pozisyondayken Ukrayna yıpranmasına rağmen moral üstünlüğü elinde tutuyor ve direnişini güçlendiriyor. Bu durum, Rusya'nın önceki katı taleplerini biraz esnetmesine neden olurken Ukrayna'nın da müzakere masasına daha özgüvenli bir şekilde oturmasını sağlıyor.

Türkiye, insani trajedinin hafifletilmesi, kalıcı ateşkesin ve kapsamlı bir barışın sağlanması için en etkili çözümler üreten ülke. Ancak Ankara'nın çabaları elbette bir yerde çatışan tarafların pozisyonuna bağlı. Bu noktada Rusya koşullarını eskisi kadar diretecek bir pozisyonda değil. Ukrayna ise moral ve motivasyon açısından güçlense de sonuçta çatışmalar kendi topraklarında gerçekleşiyor ve yıprandığının farkında. Dolayısıyla Türkiye'nin teşvikiyle kalıcı bir ateşkes ve kapsamlı barış görüşmeleri aslında yıpranmakta olan her iki tarafın da yararına. Göreceli istikrarın sağlanması elbette bölge ülkelerinin de yararına.

Bununla beraber süreç hem çok hassas hem çok dinamik. İşgal edilen topraklardan çekilmeler veya bazı yerlerin el değiştirmesi esnasında katliam görüntüleri söz konusu. Ayrıca süreç provokasyonlara oldukça açık. Süreçte sahte bayrak operasyonları, kara propaganda faaliyetleri, dezenformasyonlar kolay bir şekilde yanlışlanabilse de uygulanıyor. Artık bu tür provokasyonları daha çok tartışacağız gibi görünüyor.

Ayrıca savaşın uzaması, Rusya'nın askeri, siyasi ve ekonomik açıdan kan kaybetmesini devam ettireceğinden, bazı devletlerce desteklenebilir. Diğer bir ifadeyle, savaşın doğrudan etkilerini kendi topraklarında hissetmeyen bazı ülkeler, Ukrayna'nın direnişini destekliyor görüntüsü altında savaşın uzamasına yönelik amaçlara sahip olabilir. Ancak unutulmaması gereken savaş her ne kadar Ukrayna topraklarında gerçekleşiyor olsa da sonuçları bütün bölgeyi ve dünyayı etkilemeye başladı ve gün geçtikçe bu olumsuz etki artacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA