Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN YÜCEL

Türkiye-ABD ilişkilerinde CAATSA yaptırımları engeli

Başkan Donald Trump, 2 Ağustos 2017 tarihinde Kongre tarafından kabul edilen ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme (CAATSA) Kanunu tasarısını imzalamasının ardından Kanun yürürlüğe girdi. Kanun Rusya'ya ve Rusya ile S-400 anlaşması yapan Türkiye'ye yönelik bir yaptırım takvimi öngörüyordu. Trump yönetimi CAATSA'yı yönetiminin ülke dış politikasına yönelik ABD Anayasası'na aykırı bir müdahale olarak gördü ve Kanun'un yürütmesini geciktirdi. Yönetimin uygulamada Kongre'nin belirttiği sürelere uymamasının temel sebeplerinden biri dış politikada yaptırım uygulama zorunluluğuna karşı duruşuydu.

Türkiye ve ABD arasındaki liderler diplomasisi, iki ülke ilişkilerinde önemli rol oynamış ve ikili ilişkilerde ortaya çıkması muhtemel krizlerin önüne set çekmişti. Bu krizlerden bir tanesi NATO ülkesi olan Türkiye'ye yönelik CAATSA yaptırımları oldu. Türkiye'nin, S-400'leri teslim aldıktan bir buçuk yıl sonrasına kadar CAATSA yaptırımlarına maruz bırakılmaması bu liderler diplomasisinin bir sonucu. Fakat son dönemde, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun Beyaz Saray'ın resmi pozisyonuna aykırı bir şekilde Türkiye aleyhinde açıklamalar yapmasını Trump yönetiminin Türkiye karşıtı bir politikaya savruluşu izledi. Pompeo'nun Türkiye karşıtı anlamsız çıkışları 2022'de Kansas Eyaleti Senatörü adayı ya da 2024'te Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adayı olarak yürüteceği kampanyanın bir parçası olarak değerlendirilmeli. Bu çalışmalar kapsamında Pompeo'nun Kongredeki ve Cumhuriyetçi Parti içerisindeki Türkiye karşıtı tutuma ayak uydurmaya çalıştığı görülüyor. Türkiye karşıtı tutum almaya Başkan Trump'ı ikna eden Pompeo, bir NATO müttefikine karşı yaptırımların uygulanmasında önemli bir rol oynadı.

Trump yönetiminin bir mirası olarak da görülebilen yaptırım diplomasisinde yaptırımların bir hayli fazla kullanılması sonucunda etkisinin kaybolmasıydı. ABD'nin tarihi olarak gördüğü müttefik ülkelerin, Kanada ve Meksika gibi komşularının ticari yaptırımlardan nasibini almasıyla yaptırımlar etkisini kaybetmiş durumda. Zira gerek CAATSA yaptırımları gerek diğer kapsamlı yaptırımların etkilerinden biri yaptırım uygulanan şahısların ve kurumların faaliyet gösterdiği sektörde bilinirliğini ve prestijini zedelenmesi. Örneğin bankacılık sektöründe 2014 yılında BNP Paribas bankasına verilen yaptırımların ihlali cezası, uluslararası alanda bankanın ismine leke süren bir durum olarak değerlendirilebilirdi. Buna karşın 2020 yılına gelindiğinde Rusya, İran ve Kuzey Kore gibi ülkelerin dışında, Kuzey Akım 2 boru hattı projesi nedeniyle Almanya'nın ilgili kurumlarının veya S-400 anlaşmasını tamamlayan ve ABD'nin Çin'le mücadelesinde kilit rol oynayan Hindistan'ın ilgili kurumlarının yaptırımlarla karşı karşıya kaldı. Kısacası, yaptırımlar müttefik ülkeler için bile belki de normalleşmeye başlamış ve eski önemini kaybetmişti. 14 Aralık 2020 tarihinde Türkiye'nin Savunma Sanayii Başkanlığına (SSB) karşı uygulanan yaptırımları bu şekilde görmek gerekli.

Öte yandan SSB'ye karşı uygulanan CAATSA yaptırımlarının geleneksel yaptırım politikasına aykırı olduğu şu açıdan görülebilir. 14 Aralık 2020'de Hazine Bakanlığı bünyesinde yaptırıma tabi tutulan şahıslar belirtilirken SSB için ayrı bir liste hazırlandı ve diğer kurumlardan ayrı tutuldu. Diğer bir deyişle 'kara liste' olarak adlandırılan ve Hazine Bakanlığının yaptırımlardan sorumlu birimi olan Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi (OFAC) tarafından sunulan Özel Belirlenmiş Uyruklu ve Engellenmiş Kişiler (SDN) listesinde SSB yer almıyordu. Kısacası SSB, örneğin Hizbullah'ın, Kuzey Kore'nin ve suç örgütlerinin bulunduğu listede değil. Pratik açıdan iki listede yer alan şahıslara yaptırım uygulansa da SSB'ye yönelik yaptırımlar çok daha hafif nitelikte.

Önümüzdeki yıl için Savunma Bakanlığının bütçesini belirleyen kanun tasarısında CAATSA yaptırımlarının hangi koşullarda kaldırılabileceği ifade ediliyor. Bu koşullar, 2017 tarihinde çıkarılan CAATSA Kanunu'ndan daha detaylı bir şekilde hazırlanmış. Söz konusu tasarı yakın zamanda Başkan Trump tarafından veto edilerek Kongreye gönderilse de Kongre, bir kez daha yapacağı oylamada büyük bir ihtimalle bu hükmü kabul edecek. Türkiye S-400'lere artık sahip olmadığı, S-400'ler operasyonel hale getirilmediği ve ülkede bulundurulmadığı ve S-400'leri tekrar satın almayacağını garanti ettiği takdirde Kongre, yaptırımların kaldırılması, yaptırımların kaldırılmasının şartları arasında yer alıyor. Eğer bu hüküm yürürlüğe girdiği takdirde CAATSA yaptırımlarının kaldırılması için tek şart olduğu düşünülebilir. Fakat Kongre, gelecek dönemde bu hükümde değişikliğe gidebilir ve CAATSA yaptırımlarının hangi koşullarda uygulanacağını ifade eden yeni bir tasarı çıkarabilir. CAATSA yaptırımlarının kaldırılmasında en önemli rolü Kongre oynuyor. S-400'lerin geleceğine ilişkin senaryolar ve ihtimaller üzerinde durmak yerine ikili ilişkilerin ve özellikle Kongre ile olan ilişkilerin daha iyiye gitmesi için çözüm önerilerinde bulunmak, CAATSA yaptırımlarının kaldırılması ve S-400 krizini çözmek adına atılacak en önemli adımlardan biri olacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA