Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MERT HÜSEYİN AKGÜN

Türk Demokrasisinin Sigortası: Seçim Güvenliği

Sokaktaki insana demokrasi nedir, ne değildir diye sorulacak olursa ekseriyetle içinde "seçim" ifadesinin geçtiği yanıtlar alırsınız. Gerçekten klasik dönemden itibaren demokrasinin tanımları ve unsurları değişse de belirleyici öğesi halkın yöneticilerini seçmesi olmuştur. Bugünün muteber demokrasi formu olan liberal demokraside siyasi iktidarın seçimle işbaşına gelmesi yeterli görülmemiş, iktidarın sınırlanması için yatay ve dikey kuvvetler ayrılığı, yargısal güvenceler, basın özgürlüğü ile çoğulcu bir sivil toplumun mevcudiyeti aranmıştır. Ancak serbest ve dürüst seçimler sistemi karakterize etmeye devam etmektedir. Denge denetleme mekanizmaları seçim sandığının bir ikamesi olamaz. Hatta denilebilir ki seçimler siyasi iktidar üzerindeki en güçlü ve doğrudan denetim mekanizmasıdır.

Mutat aralıklarla gerçekleşen milletvekili, devlet başkanı ve yerel yönetim seçimleri yanında halk oylamaları da demokrasilerde sıkça başvurulan seçim türleridir. Devletin temel organlarını şekillendirecek ya da anayasa değişiklikleri gibi toplumun geleceğine etki edecek seçimlerin halkın gerçek iradesini yansıtacak biçimde sonuç üretmesi elzemdir.

Aksi takdirde göstermelik bir demokrasiden söz edilir ki bu durumda seçimler demokrasiyi "kentteki tek oyun" haline getiremez (Giuseppe Di Palma, To craft democracies: An essay on democratic transitions, University of California Press, Los Angeles: 1990, p. 113).

Herkesin iktidarın özgür seçimler sonucu sandıktan çıkacağını bilmesi rejimin meşruiyeti ve siyasi istikrar açısından vazgeçilmezdir. Bunu temin etmek için seçimlere ilişkin çeşitli ilkeler kabul edilmiştir. Bunlar genel oy (yaş gibi objektif ve makul sınırlar dışında herkesin oy hakkına sahip olması), eşit oy, oyların gizli kullanılması ve açık sayımıdır. Ayrıca seçimlerin sağlıklı neticeler üretebilmesi için bağımsız kurumlarca yürütülmesi, uyuşmazlıkların yargı tarafından çözüme kavuşturulması, oyların sayımı ve sandık sonuçlarının birleştirilmesi gibi süreçlerin şeffaf şekilde gerçekleştirilmesi önemlidir.

Seçimlerin Temel İlkeleri ve Seçim Güvenliği

Türkiye'de seçimlere dair kurum ve kurallarının bu şartları karşıladığını söyleyebiliriz. Seçimlerin ve halkoylamalarının serbestçe, eşit, gizli ve genel oy ile açık sayım ve döküm esaslarına uygun olarak tek dereceli şekilde ve yargının yönetim ve denetimi altında gerçekleştirileceği bizatihi anayasa tarafından güvence altına alınmıştır (m. 67). Dikkat edilecek olursa Anayasa seçimlerin yalnızca denetimini değil aynı zamanda yönetimini de yargıya vermiştir. Bu görevi yerine getirmek üzere de hem yargısal hem de idari görevleri olan Yüksek Seçim Kurulu ve diğer seçim kurullarını tesis etmiştir.

Seçim Kurulları ve Şeffaflık

Seçimlerin bizzat yargı organı eliyle yürütülmesi dünyada pek çok ülkede bulunmayan önemli bir güvencedir. Yüksek Seçim Kurulu'nun üyeleri Yargıtay ve Danıştay tarafından kendi üyeleri arasından seçilir. İl seçim çevresinde seçim sonuçlarını belirlemek ve o ilde seçimlerin düzen için gerçekleşmesini sağlamak gibi önemli görevleri bulunan il seçim kurullarının başkan ve üyeleri de belli niteliklere sahip hakimler arasından kurayla tayin edilir. Nihayet ilçe seçim kurullarının başkanları da hakimler arasından seçilir.

Bu yargısal güvencenin yanı sıra seçimlerin her aşaması şeffaflık içinde yürütülür. Rekabetin tarafları olan siyasi partiler süreci baştan sona takip edip gerektiğinde itirazda bulunma imkanına sahiptir. Yüksek Seçim Kurulundan il ve ilçe seçim kurullarına kadar her düzeyde siyasi partilerin temsilcileri vardır ve oyların sayım ve dökümü ile tutanakların birleştirilmesi bu temsilcilerin nezaretinde gerçekleştirilir. Sandık kurullarında ise üyeler zaten siyasi parti temsilcilerinden seçilir. Bunların yanında seçim süreci uluslararası gözlemcilerin ve sivil toplumun denetimine de açıktır.

1950'den Bugüne Seçimlerin Güvenilirliği

Hepsinden önemlisi Türkiye'de seçimler rüştünü 73 yıllık serbest ve adil seçim tecrübesiyle ispat ederek bugüne gelmiştir. Her dönemde sandık siyasi iktidarda kim olduğu fark etmeksizin halkın gerçek iradesini yansıtmayı başarmış, erkler sandıkta el değiştirebilmiştir. Demokrat Parti 1950 seçimleriyle iktidara gelebilmiş, 1960 ve 80 darbelerinden sonra sandıktan darbecilerin desteklediği partiler değil Adalet Partisi ve Anavatan Partisi iktidarı çıkabilmiştir. ANAP tek başına iktidardayken 1989 yerel seçimlerinde mağlubiyete uğrayabilmiş, 28 Şubat sürecinden sonra AK Parti iktidara gelebilmiştir. AK Parti, uzun iktidarı döneminde seçimlerde kimi zaman oy kaybına uğrayabilmiştir. Tüm bu neticeler seçimlerin sıhhatine dair pozitif göstergelerdir.

Türkiye'nin bu seçim deneyimi, kurumsal yapısı ve aktif bir kamuoyuna sahip olması; 14 Mayıs Seçimlerinin de düzen içinde gerçekleşmesi ve milli iradenin tecelli etmesi için güvenceler sunuyor. Demokrasimizin en sağlıklı işleyen kurumlarından biri olan seçimlerin güvenliği Türkiye için bir milli güvenlik konusudur. Tüm tarafların konuyu bu duyarlılıkla yaklaşması gerekir.

Önümüzdeki dönemde ise seçim güvenliğini hem normatif düzeyde hem de kurumsal kapasite anlamında iyileştirmeye devam etmeliyiz. Bunun için işe farklı kanunlara dağınık halde bulunan seçim mevzuatını yukarıdaki prensipler çerçevesinde tek bir kanunda kodifiye ederek başlanmalı ve hukuki öngörülebilirlik güçlendirilmelidir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA