Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MUSTAFA YETİM

Son Zirvenin Ardından Türkiye-Katar İttifakı

Türkiye-Katar ilişkileri, bölgesel gelişmeler çerçevesinde kaygan ve sorunlu zemine sahip olan Ortadoğu'da uzun erimli ve çok boyutlu ittifak modeline örnek gösterilebilir. İki ülke bağlarını güçlendirme işlevi gösteren ve eksik boyutları tamamlamayı amaçlayan Yüksek Stratejik Komite'nin Dokuzuncu Toplantısı ise bu yıl Katar'da düzenlendi. Bu kapsamda Katar'ı ziyaret eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar Emiri Temim bin Hamad el-Sani ile Lusail Sarayı'nda görüşme gerçekleştirdi.

Bu ziyaretin bir diğer önemli kısmı ise yine aynı tarihlerde düzenlenen ve Katar'ın dönem başkanı olarak ev sahipliği yaptığı Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) 44. Zirvesi'ne denk gelmesidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu vesile ile sadece Katar Emiri ile değil, onur konuğu olarak davet edildiği KİK Zirvesi'nde de üye ülkelerin liderleri ile görüşmeler gerçekleştirdi ve bölgesel sorunlara ilişkin önemli mesajlar verdi.

İttifak Boyutlarının Güçlendirilmesi

Her ne kadar çok daha öncelere dayansa da özellikle Arap ayaklanmaları sürecinde daha da güçlenen Türkiye-Katar arasındaki ortaklık ilişkileri, sonrasında Suriye, Libya, Yemen ve diğer bölgesel konular ile Ukrayna işgalinde görüldüğü gibi uluslararası gelişmeler çerçevesinde güçlü bir bağ şeklinde kendini tahkim etti. Buna paralel olarak her iki ülke de kendi içerisinde yaşadığı Katar'ın 2017 bölgesel izolasyonu ve Türkiye'nin 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile 2023'teki deprem merkezli gelişmelerde birbirlerine hayati destek vermekten çekinmemişti. Özellikle de Türkiye'nin askeri olarak Katar izolasyonun kırılmasında önemli rol oynadığı ve ittifak koşullarının daha da tahkim edildiği bilinmektedir. Sonrasında ise Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Mısır gibi öncesinde sorunlu olduğu ülkelerle normalleşme adımları atan Katar'ın bu süreçte Türkiye ile ittifak ilişkilerini esneteceği yorumları yapılsa da Katar, KİK içerisindeki otonom pozisyonunu konsolide etti. Türkiye ise bu sırada İran ve Suudi Arabistan arasında bölgesel güç çekişmelerine sahne olan Körfez bölgesinde alternatif bölgesel merkez olma iddiasını besledi.

İttifak ilişkilerini daha ileriye taşıma anlamında düzenlenen son Yüksek Stratejik Komite toplantısında da önemli mutabakatlara varıldı. Toplamda 12 anlaşmanın imzalandığı ve kültür, çalışma, sivil toplum, milli eğitim, sanayi-teknoloji, güvenlik, dış politika, yüksek öğretim, iletişim-bilgi teknolojileri, yatırım ofisleri, hazine-maliye bakanlıkları ve ticaret-ihracat alanlarında iş birliğini derinleştirmeyi hedefleyen bu anlaşmalar sonrasında özellikle üç konunun ön plana çıktığı görülmektedir.

Bunlardan ilki ittifak ilişkilerinin omurgasını oluşturan askeri çerçeve anlaşmasıdır. Söz konusu anlaşma ile halihazırda Türkiye'nin Körfez bölgesindeki tek askeri üssü olan ve Türk-Katar Birleşik Müşterek Kuvvet Komutanlığı Tarık bin Ziyad Kışlası'nda bulunan el-Rayyan üssünün önemi ve rolü de bir kez daha teyit edildi. İki ülke ayrıca askeri ittifakını derinleştirme-çeşitlendirme noktasında irade beyan etti. Bunun yanında stratejik diğer bir alan ise karşılıklı çıkar sağlayan konular hakkında siyasi istişareler kurulmasına dair mutabakattır. Böylelikle iki ülkenin zaten önemli oranda benzer bölgesel-küresel tutumlar izlediği dış politika konularında ortak hareket etme ve çıkarlarını maksimize etme amacını pekiştirdi.

Bir diğer ve aslında bu ittifakın önemli eksikliğini oluşturan boyut ise ekonomik ilişkiler ile alakalı oldu. Geçtiğimiz yıllarda iki ülke arasında gerçekleşen ve yaklaşık 2 milyar dolara yükselen ticaret hacminin bu yılın ilk on ayında yalnızca 1 milyarı sınırlı aştığı görülmektedir. Dolayısıyla bu durumun etkili ve köklü ittifak ilişkileri açısından risk oluşturduğu söylenebilir. Türkiye'nin ittifak benzer bir ittifak ilişkisi olmadığı halde BAE ile dış ticaret hacmimizin bu yılın ilk on ayında 15 milyar doları aştığını düşünürsek meselenin önemi daha net anlaşılabilir. Bunun farkında olan Katar ve Türkiye, son yapılan zirvede 5 milyar dolarlık ticaret hedefi ortaya koydu. Netice itibariyle diğer konuları bir tarafa koyduğumuzda son ziyaret özellikle bu üç önemli boyut açısından oldukça kritiktir.

Gazze İşgali Sonrası Süreç

İsrail'in 7 Ekim süreci sonrasında Gazze'ye yönelik topyekûn işgal harekatına girişmesi de Türkiye-Katar ittifakının gerekliliği ve direnci noktasında önemli bir veri sundu. Her iki ülke de başından itibaren ateşkes sürecinin devreye alınması, esir takası müzakerelerinin güçlendirilmesi ve İsrail'in savaş suçları nedeni ile hesap vermesi noktasında yoğun diplomatik temaslar yürüttü. Her ne kadar sonrasında Türkiye tavrını ve siyasetini daha fazla sertleştirmiş ve Katar diplomatik olarak tanımadığı İsrail ile Hamas arasında daha fazla arabulucu rol olarak yer almayı tercih etmiş olsa da Ankara ve Doha yönetimlerinin büyük oranda benzer politikaları izlediği söylenebilir.

Bu bağlamda 1967 sınırları çerçevesinde başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız ve etkin bir Filistin devletinin kurulması ve 2002 tarihli Arap İnisiyatifi çerçevesinde müzakerelerin yürütülmesi, iki ülkenin temel vurguları oldu. Diğer taraftan Türkiye-Katar ittifakının bu siyaseti ve Hamas ile olan bağları İsrail tarafından yoğun eleştiri aldı. Buna ek olarak İsrail tarafı, Hamas üyelerine yönelik Türkiye ve Katar'ın da dahil olduğu ülkelerde suikast girişimleri düzenleyeceğini iddia etti.

Özetle ittifakın ortakları olarak Türkiye ve Katar, son zirvede askeri iş birliklerini ve karşılıklı çıkar sağlayan konularda siyasi istişare girişimlerini teyit etti. Buna ek olarak bir taraftan bölgesel bağlamda İsrail'in işgalci revizyonizmine karşı olduklarını ve bu tehditin karşısında oldukları mesajını verdi. Diğer taraftan ise Filistin konusundaki tutarlı, uluslararası hukuka uygun ve bölgesel gerçeklerle örtüşen yaklaşımlarında kararlı olduklarını ilan etti. Sonuç olarak son ziyaret bölgesel anlamda İsrail ile normalleşme süreçlerinin sekteye uğradığı ve İsrail işgali merkezli çatışmacı iklimin yeniden bölgede gerilimler oluşturduğu ortamda gerçekleşmiş ve geçmiş dönemdeki bölgesel krizlerde olduğu gibi Türkiye-Katar ittifakı bu gelişmelere de ortaklık bağlarını daha da güçlendirerek cevap verdi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA