Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖZDEN ZEYNEP OKTAV

Suriye krizinin Türkiye- ABD ilişkilerine etkisi

2003 yılında Irak'ın ABD tarafından işgal edilmesinden sonra Ortadoğu'da Türkiye-ABD ilişkilerinde var olan çıkar çatışmalar her iki tarafın da gayretleriyle fazla büyümeden yönetilebilmiştir. Ancak söz konusu ayrışan çıkarlar, Suriye krizinin derinleşmesiyle birlikte artık yönetilemez hale gelmiş, Türkiye-ABD ilişkilerini hiç olmadığı kadar olumsuz yönde etkilemiştir.
Suriye krizi sonrası, ABD'nin öncelikli tehdit algılaması Irak Şam İslam Devleti iken, Türkiye'nin öncelikli tehdit algılaması Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) olması ve her iki ülkenin söz konusu iki devlet dışı silahlı örgütü destekledikleri gerekçesiyle birbirlerini suçlamaları, DAİŞ'in Musul'u işgal ettiği Haziran 2014'ten beri devam etmektedir. Türkiye, Eylül 2014'ten itibaren DAİŞ'i terör örgütü olarak adlandırmakla kalmamış, DAİŞ'e karşı verilen mücadeleye askeri ve siyasi destek verileceğini en yetkili ağızlardan açıklamış ve de hem PYD'yi hem de DAİŞ'i eşit oranda iki terör örgütü olarak ilan etmiştir. Buna karşılık, ABD, PYD'yi terör örgütü olarak kabul etmediğini açıklarken, PYD'yi hem desteklemiş hem de bu desteğini son derece garip bir şekilde gerekçelendirmiştir. ABD'ye göre PYD'nin DAİŞ'e karşı karadan savaşan bir güç olması, söz konusu örgütün ABD tarafından desteklenmesinin en önemli sebebidir ve Türkiye'nin bölgeye askeri müdahalede bulunmaması sonucu oluşan bir durumdur.
Ankara, defalarca Türkiye'nin Kürtlere karşı olmadığını, ancak Suriye'deki diğer unsurların yanı sıra kendisinden yana olmayan Kürtlerin bir kısmını da baskılayan PKK uzantılı "terörist" bir örgüt olan PYD/YPG'ye karşı olduğunu defalarca açıklamıştır. Halihazırdaki haritaya bakıldığında bölgenin demografik yapısını bozacak şekilde kantonların birleşmesiyle 500 km'lik bir bölgenin PYD'nin kontrolü altına girmesi, Türkiye'nin güneyinde bir Kürt şeridinin (Kurdish belt) veya devlet benzeri bir oluşumun (Kurdish statelet) ortaya çıkmasına neden olacağı aşikardır.
Bu aslında ABD'nin geleneksel kuşatma politikasının bir yansıması olarak nitelendirilebilir ve ABDTürkiye ilişkilerini geri dönülmez noktalara ulaştırabilecek vasıftadır.
Türkiye'nin Kürt sorunu, Suriye kriziyle birlikte daha da alevlenmiş, DAİŞ'in ortaya çıkmasıyla mezhepçi politikalar izlediği gerekçesiyle Türkiye uluslararası arenada suçlanmıştır. Bugün eş zamanlı şekilde PKK ve paralel yapılanmaya karşı mücadele yürüten Ankara, Suriye krizinden cephe ülkesi olması sebebiyle en çok darbe alan bölge ülkelerden biridir.
Bu şartlar altında Türkiye, ABD ile var olan çıkar çatışmalarına rağmen ilişkilerini kopma noktasına asla getirmek istememiştir ve istemeyecektir.
ABD ise, uluslararası sistemde global liderlik konumunu sürdürmek konusunda zorlu bir süreçten geçmekte ve bölgede Cumhuriyet tarihi boyunca her zaman barış ve istikrardan yana olan Türkiye'ye duyduğu gereksinim hiç bitmemiş ve bitmeyecektir. Ancak bunun için, tek yanlı politikalar değil, karşılıklılık esasına dayalı bir üslup ve içeriğe sahip politikaların her iki ülke tarafından yeniden formüle edilmesi gerekmektedir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA