Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SALİH TUNA

Atatürk’ü seviyorum çünkü sevmiyorum çünkü...

Bir süre önce bu köşecikte, "Twitter bir yanıyla envaiçeşit insan manzaralarının fasılasız arzı endam ettiği İstiklal Caddesi'ne benziyor," demiştim, "çizikçiler, buruncular, enteller, meyhaneciler, türkü barcılar, pezolar, ila ahir."
Geçen gün de Atatürk'ü çok sevenler ile Atatürk'ü hiç sevmeyenlerin "resmi geçidi" vardı aynı mecrada.
Sevenler mi sevmeyenler mi birinci oldu, bilmiyorum.
İstiklal Caddesi benzetmesi yaptığım vakit önemli bir siyasi gelişmenin ardından "Habertük'te kim osurdu" TT olmuştu. Atatürk çalışmasının ardından da galiba Sagopa şarkısı TT oldu.
Atatürk'le ne alakası mı var?
Yok zaten, ben de onu diyorum. Bir fasıldı geldi geçti. Ardında binlerce küfür, hakaret bıraktı. Haliyle toplumsal fay hatlarındaki çatlağı biraz daha derinleştirmiş oldu.
Ben şunu bilir şunu söylerim:
Bugün müstevlilere ve işbirlikçilerine karşı çıkmıyorsan dakika başı Atatürk'ü sevsen ne olur, sevmesen ne olur?
İkinci Kurtuluş Savaşı'mızın neresindesin, onu söyle sen?
Nazım Hikmet'in şu sözlerini tekrar hatırlatmak isterim: "Türkiye'deki en büyük mesele; yurt meselesidir (...) Kim Türkiye'yi Amerikalılara satmış ve satmaya devam etmektedir? (...) İşte bunlar vatan hainidir (...) Bunların haricinde kalan insanlar hangi siyasi partiye mensup olurlarsa olsunlar; vatanını seven insanlardır (...) Bugün yapılan terör Türk Milleti'ni imha etmek için yapılan terördür. Türk Milleti yok olmaz (...) Ve her şeye rağmen, biz 2. Milli Bağımsızlık Savaşı'ndan muzaffer çıkacağız..."
Günümüze gelelim...
Soner Yalçın NATO'nun yan kuruluşu GeoPol Intelligence da yayımlanan bir makalede Erdoğan'ı diktatör, Türkiye'yi de haydut devlet telakki ettiklerini, NATO'nun 10'uncu maddeye dayanarak Türkiye'ye müdahale etmesi gerektiğini dile getirdiklerini aktarmıştı. (Gel de şimdi Abdullah Gül'ün şu sözünü hatırlama: "İçişlerinizi düzenlemezseniz, darbe ve dış müdahale kaçınılmaz hale gelir.")
Soner Yalçın arkadaşımız bununla da kalmamış "Büyük Oyun" başlıklı yazısında şunu söylemişti: "ABD'nin elinde iki 'silahı' vardı - Biri PKK... / - Diğeri FETÖ... / Amacı; FETÖ'yü darbeyle iktidara taşıyarak, PKK'yı hedefine ulaştırmaktı: 'Birleşik Kürdistan!' / Bu sebeple... Ne 7 Haziran 2015 ve ne de 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri umurundaydı! Hükümet olmak değil, Cumhurbaşkanı'nı indirerek iktidarı tamamen ele geçirmek istiyorlardı!.."
Atatürkçü olmakla da övünen aynı Sözcü gazetesi yazarı daha sonraları bana "Erdoğan'ı neden hiç eleştirmiyorsun" dediğinde, bu yazılarını hatırlatmış ve şöyle demiştim: "Emperyalizmin vurduğu adama vurmak 'Büyük Oyun' kurucularının sevgisini kazanmaktan öte anlam taşımaz... Kurtuluş Savaşı esnasında Mustafa Kemal'i eleştirmek neyse, 2. Kurtuluş Savaşı verdiğimiz bu dönemde Erdoğan'ı eleştirmek de odur..."
Bu sözlerim üzre, Atatürk'ü çok seviyorum diyenlerin içindeki Erdoğan'ın yeminli düşmanları çıldırmış, linç etmeye koyulmuşlardı.
Meğer Atatürk'ü sevmiyorum diyenlerin içinden birileri de sağda solda bu sözümü çarpıtıp fakire bühtan ediyorlarmış.
Halbuki...
Merhum Erbakan'ın, "Atatürk bugün yaşasaydı Refah partimize oy verirdi" sözüyle aynı manaya işaret etmiştim.
Şunu bile tefrik edemiyorlar: Mesele şahıslar değil, Nazım Hikmet'in dediği gibi "Yurt meselesidir."
Yaşadığımız süreç tastamam budur.
Sadece RAND Corporation'un son raporunu okusanız bile Başkan Erdoğan'ın neden (ve nasıl) hedef alındığını görebilirsiniz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA