Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Artık işimize bakalım

İstanbul seçimini yaptı ve bu sonuçlara yönelik partilerin yapacakları kendi iç değerlendirmeleri haricinde Türkiye, kendi gündemine döndü bile. Suriye iç savaşı, İdlib'deki gelişmeler, Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarını Türkiye'yi dışarıda bırakarak paylaşmak isteyenlerle mücadele, S-400 sorunu, ABD-Çin dengesi, İran ile ilgili durum, ekonomide denge ve sürdürülebilir büyüme ve daha nice hayati konu; günlük veya yerel konuları da belirleyecek küresel konular olarak gündemimizde.
Türkiye, artık sadece bölgesel değil, küresel bir aktör haline geldi.
Bölgesindeki tüm olumlu veya olumsuz gelişmede gözlerin, dikkatlerin ilk döndüğü ülke Türkiye artık. Ve; Başkan Erdoğan'ın bugün itibarıyla başlayacağı Japonya'daki G-20 Zirvesi, Çin seyahati ile birlikte esas gündemimize hızla döndüğümüz, dönmemiz gerektiği de anlaşılmıştır umarım.
23 Haziran seçimleri ve yansımaları ile ilgili yorum yaparken; bir konunun daha özellikle altını çizmek isterim.
31 Mart'ta Türkiye'nin genelinde tüm il ve ilçelerde bir yerel seçim yapıldı.
23 Haziran'da ise; sadece ve sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi. Ama bakıyorsunuz; yabancı medya sanki bir genel seçim havasındaymış gibi bir ilgi alaka gösterdi bu seçimlere. Hem seçim döneminde hem seçim akşamı itibarıyla yapılan yorum ve haberlere bakıldığında da; bu abartılı ilgiyi görmeniz mümkün. İstanbul Belediye Başkanlığını CHP'li adayın kazanmasını, Tayyip Erdoğan'ın yenilmesi hatta "darbe indirilmesi" şeklinde yorumlayan yabancı medyayı anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Ama; eski Türkiye özlemindeki Avrupa ve ABD'nin bu yaklaşımının sebebini, olayları çarpıtmasının hedefini hepimiz gayet iyi biliyoruz..
Ama, bizim de söyleyeceğimiz birkaç kelamımız var yabancı medyaya...Türk demokrasisinin işlemediği iddialarının, her uluslar arası platformda önümüze getirilen bu yalanın ne kadar haksız ve yersiz olduğu bir kez daha görüldü ve umarız ne kadar yanıldıklarını bu sefer anlamışlardır!
Bir noktayı daha hatırlatmadan geçemeyeceğim.
Kampanya boyunca içeriden ve dışarıdan "Seçim yenileniyorsa kesin kazanacaklar" argümanını kullanarak iktidar partisini ve Başkan Erdoğan'ı yıpratmayı hedefleyenlerin bu iddia ve iftirası da çökmüş oldu böylelikle.
Katılım oranının yüzde 84'ler gibi (okulların tatile girmesine, üniversite sınavının bitmesine ve yaz tatili olmasına rağmen) çok yüksek bir oranda gerçekleşmesi de Türkiye'de demokrasinin ne boyutta olduğuna en güzel cevap oldu. Pek çok Avrupa ülkesinde yüzde 50'lerdeki seçime katılım oranının "başarı" sayıldığını hatırlarsak; bunun karşılığı daha iyi anlaşılır.
İngiliz BBC kanalının bir yorumcusunun katılım oranının yüksekliği ile ilgili şu sözlerini, müstehzi bir gülümseme ile karşıladığımı söylemek isterim: "Türkler, böylelikle demokrasiyi ciddiye aldıklarını ispatladılar!" Pardon da; bizde sandığa, seçime katılım oranının yüzde 75'lerin altına düştüğü hiç olmadı. Çok az istisna dışında ki; istisnaların kaideyi bozmayacağı çıkarsamasından hareketle;
Türkiye, güvenli seçim konusunda dünyaya ders verecek durumda. Dünyaya vereceğimiz bir diğer ders de; onlarca seçimdir yüzde 80'lerin üzerinde seçime katılım oranıyla sandığa ve dolayısıyla demokrasiye verdiğimiz önemi, ciddiyetimizi zaten defalarca ispatlamışız. Herkes kendi demokrasi karnesine baksın...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA