Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Türk’ün en büyük bayramı

Neredeyse bir asır önce Ege'de, Akdeniz'de bizi Anadolu'nun toprağında, denizinde boğmak isteyenler bugün yine işbaşında. Yunanistan hala aynı şımarıklıkta, kaçıncı kez aldığı dersi bir kez daha almanın peşinde. Şımarık Yunan'a arka çıkan Avrupa ülkeleri ve daha nicelerine de tavrımız, duruşumuz aynıdır. Bize göre hava hoş; 98 yıl önce ne yaptıysak, sonraki yıllarda ne yaptıysak aynısını yine yaparız. Yani, denize dökmek icap ederse yine dökeriz ki; bunu yapmaya hazır olduğumuzu ilan ettiğimiz Navtex'lerden, denizde gemilerimizi taciz etmeye cüret eden Yunan gemilerine verdiğimiz fiili cevaplardan yeterince anlaşılıyor eminiz... Bağımsızlık bizim ruhumuzda var.
Milli günler beni hep çok farklı bir duyguya götürür. Bir hikaye gibi dinlediğimiz o kahramanlık öyküleri aslında ne bedellerle yazılmıştır. Türk'ün en büyük bayramı 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı kutlamaya hazırlandığımız şu günlerde, hem şanlı ordumuz hem Başkomutan Erdoğan hem kurmayları hem devletimiz yine bir kahramanlık hikayesi yazıyorlar. Tıpkı; 30 Ağustos'taki gibi. 30 Ağustos baştan sona askeri bir zaferdir kuşkusuz ama sivil destek olmaksızın bir zaferin kazanılamayacağını da gösteren bir zaferdi. Türk tarihinin en büyük zaferlerinden biriydi meydan muharebesi. Türk milleti dağılmış, tarumar olmuş bir orduyu tek bir kişinin etrafında örgütlemiş ve dünya savaş tarihinin en stratejik savaşlarından birisini hayata geçirmişti. Türk ordusunun düşmana karşı bir silah üstünlüğü yoktu, bir lojistik üstünlüğü yoktu ama başka mukayeseli üstünlükleri vardı...
Kararlı bir orduydu en başta. Düşmanı vatan topraklarından söküp atmaya, görülmemiş bir ders vermeye kararlıydı. İnanç ve kararlılıkla beslenen bir dahi, bir muhteşem akıl Mustafa Kemal Paşa'nın aklı ile müthiş bir strateji çizilmiş ve aynı inanç ve kararlılıkla uygulanarak savaş kazanılmıştı. Bu büyük zafer, Türk milletinin varlığını, hür yaşama iradesini tüm dünyaya kabul ettirdiği bir siyasi zemini de ortaya çıkardı. Bizi Cumhuriyet'e, Lozan'a götüren sürecin siyasi iklimi o gün, o savaş meydanında oluşmuştu.
Nerdeyse bir asır önceki bu ortamı, bu ruh halini ve sonuçları anlatırken, bugünleri de anlatıyormuşuz gibi gelmiyor mu size de? Bugün de içeriden ve dışarıdan dost görünen düşmanlar, bu ülkenin, bu milletin bağımsızlığını bozmak için tüm güçleriyle üzerimize geliyorlar. Ekonomik, sosyal, siyasal tuzaklarla, oyunlarla ülkemizin huzuru, barışı ve refahıyla oynamaya çalışanlar hala yok mu? Ege'de, Akdeniz'de türlü ayak oyunları ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milletini diz çöktürmek için uğraşanlar yok mu? Ama şunu hala bilmiyorlar ki; bizler Malazgirt Komutanı Alparslan'ın, İstanbul'un kapılarını açan Fatih'in, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran büyük komutan, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün torunlarıyız. Dün ne isek, bugün de oyuz, yarın da aynı olacağız. Ne zaman ki; kudrete ihtiyacımız var, bunun sadece damarlarımızda akan kanda olduğunu bilen nesilleriz biz. Nasıl ki bir asır önce 15 günde yürüyerek 600 kilometre yol alan, tüm yokluklara rağmen savaşan ve 150 bin kişilik düşman ordularını yerle bir eden, askeri zaferi, halk zaferiyle taçlandıran Türk'ün gücü bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni getirdi, ilk günkü heyecan, inanç, kararlılık ve güç bugün de aynen devam ediyor. Bu böyle biline! 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA