Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Atatürk’ten Erdoğan’a tam bağımsızlık yolu...

Bugün 9 Eylül... İzmir'in kurtuluşu ile birlikte tam bağımsız Türkiye'nin de temellerinin atıldığı günün 98. yıldönümü. 9 Eylül 1922'deki İzmir'i hayal edelim mi hep birlikte? Kıpır kıpır bir şehir. Tüm sahil boyunca telaştan öte bir panik havasında kendini atacak bir gemi arayan insanların, bilinçsizce koşuşturduğu bir İzmir getirin gözlerinizin önüne! Uzak diyarlardan, Türk topraklarını işgal etmek için gelmiş bir başka ülkenin perişan askerlerini getirin gözlerinizin önüne... Hepsinin yüzü kireç gibi. Emir komuta düzeninden kopmuş, ne yapacağını bilemeyen asker giysili insanlar onlar sadece! Kıyıya yığılmış insanların ortak noktası; işledikleri ayıbın yüzlerine vurulmasından kaçmak ister gibi bir çabanın içinde olmalarıydı!
İzmir'in 9 Eylül 1922'deki fotoğrafı bu idi ama bir başka fotoğrafı daha vardı görmemiz gereken... Yanan İzmir'in dumanları arasında pırıltılı yüzlerinde zafer tebessümüyle semaya ellerini açmış, Yaradan'a dua eden insanların İzmir'iydi bu... Hoyratça ellerinden alınmış şehirleri için, işgale uğramış vatanları için gözyaşı döken İzmir... Bu mağdur insanlar, o gün İzmir'in tarihiyle beraber bir milletin tarihinin de değiştiğini biliyorlardı. Bu nedenle de sevinçli bir telaş içindeydiyler. Bin yıllık mülk, tekrar eski sahibine, asıl sahibine iade ediliyordu.
Dumanların arasından gülümseyen, sevinç gözyaşlarıyla ufka bakan güzel insanlar biliyorlardı ki; Gazi Mustafa Kemal'in ordusu geliyordu, Türk'ün ordusu geliyordu. Çünkü o; Afyon Ovası'ndan ufka bakıp "Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!" emrini çoktan vermişti...
Bizi, 9 Eylül ile buluşturan zafer, Sakarya- Dumlupınar-Kocatepe hattında kazanılmıştı. Bir milletin kader çizgisini belirleyen bu zafer kolay kazanılmamıştı. Türkler dağılmış bir orduyu tek bir kişinin etrafında yeniden örgütlemişler ve dünya tarihinin en stratejik savaşlarından birisini gerçekleştirmişlerdi. Türk ordusunun düşmana karşı silah üstünlüğü yoktu ama kararlıydılar; düşmanı vatan topraklarından söküp atacaktı. 9 Eylül günü saat 11.00'de düşman askerini alaşağı ederek hükümet konağına Türk bayrağını asan Türk halkı bu kararlılığını tüm dünyaya ispatladı. 15 günde yürüyerek 600 kilometre yol alınmış, savaşılmış ve 150 bin kişilik düşman ordusu yerle bir edilmişti. Savaş tarihçilerinin üzerinde mutabık kaldıkları bir sonuç da var bu zaferde; bu savaşın sonucunu güç dengeleri belirlememiştir. Tek bir kişinin aklından çıkan dahice bir strateji belirledi bu savaşın sonucunu; Mustafa Kemal Atatürk'ün stratejisi. Askeri zafer, halk zaferiyle kutsandı. Türk'ün gücü, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni getirdi...
30 Ağustos'u ve Büyük Taarruz ile başlayıp 9 Eylül ile taçlanan süreci askeri zafer yönüyle olduğu kadar, siyasi sonuçlarıyla da ele almak zorunludur. Çünkü bu büyük zafer, Türk milletinin varlığını, yaşama iradesini bütün dünyaya kabullendirdiği bir siyasi zemini de ortaya çıkardı. Bizi, Cumhuriyet'e, Lozan'a götüren sürecin iklimi, o günlerden oluşmuştu. Sadece o günleri değil, bugünleri de anlamamakta direnenlerin dönüp bir kez daha bakmaları gerekir bu sürece. "Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen büyük liderden bugünlere "Kefenimle karşılarındayım" diyen ve sözde değil özde bu yola baş koymuş bir lider olarak Tayyip Erdoğan'ın Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milletiyle tam bağımsızlık mücadelesi yine milletle devam ediyor...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA