Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

First Lady’mize teşekkürler!..

Cumhurbaşkanımızın eşi, First Lady'miz Emine Erdoğan, son günlerde hem ülke, hem dünya sorunlarıyla ilgili harika çalışmalar başlattı.
Bugüne dek, Çankaya'da yaşadığımız bazı örneklerin aksine, Nazmiye Hanım gibi (Demirel) geride ve gölgede kalmayı tercih eden Emine Hanım, şimdi çok ama çok önemli konulara el atıyor.. Dikkat çekiyor.. Çekiyor da mesela medyanın dikkatini pek çekmiyor..
Siyasal liderlerin karşılıklı birbirlerine saydırmaları ana haberlerden, manşetlerden inmez, her gün onlarca köşe yazısına tekrar tekrar konu olurken, şöyle bir şeyi, kaçınız okudu, kaçınız duydu, kaçınız hatırlıyor mesela?.
"Bir fincan kahvenin üretimi için gereken su miktarı 140 litre, bir tişörtün üretimi için harcanan su miktarı da 2 bin 700 litredir."
Söyleyen kim?.
Emine Erdoğan!.
Niye söylüyor?. Dünyayı bekleyen en büyük tehlikenin su sorunu olduğunu anlatırken. Afrika'daki binlerce köye en büyük hediyenin bir kuyu açmak olduğu, oralarda yüzlerce, binlerce insanın susuzluktan kaynaklanan sebeplerle öldüğü bilinirken, Küresel Isınma ile eriyen 20 bin yıllık kutup buzlarının, bu sularla beslenen önce civar ülkelerde, başta doğal yaşam, tüm canlıları tehdit ettiğini belgesel TV programları anlatırken, söylüyor..
Nerde söylüyor?. .
Ürdün Ölüdeniz'de (Dead Sea)..
İki yılda bir yapılan Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Orta Doğu- Kuzey Afrika Bölgesel Toplantısı'nda söylüyor..
Dünya gençlerini "Su israfı" konusunda uyarıyor.. Çağrıda bulunuyor.

***
"Fast Food geleneksel mutfak kültürünü sistematik olarak öldürüyor. Teknolojinin sağladığı olanaklar, fiziksel aktiviteleri bitirdi. Obezite, kalp dahil pek çok hastalıkları tetikliyor. Yemek kültürümüzü ve yaşam tarzımızı yeniden planlamalıyız" diyor Emine Hanım..
Nerde diyor?.
Dünya Sağlık Örgütü'nün İstanbul'da düzenlediği "Uluslararası Geleneksel Tıp Kongresi"nde..
..Ve Türkiye'ye belki de milyarlar kazandıracak "Sağlık Turizmi"nin altını çiziyor..
"Anadolu hem bedensel, hem ruhsal hastalıklar için bir ecza dolabıdır" diyor.
Bir gazetenin manşetinde gördünüz mü, bu sözleri..
Her gazetenin hem de birbirini yalanlayan "Onu yeme, bunu ye" palavraları ile dolu Sağlık Sayfaları var. Birinde okudunuz mu, o sözlerin yorumunu, önemini ve değerini anlatan iki satır..
Oysa ben yakından biliyorum, Emine Hanım'ın bu ülkenin kaderini değiştirecek kadar önemli şeylerin altını çizdiğini..
Ankara'da Delta Ajans'ta çalışırken, Cüneyt Ağabeyin (Delta) arkadaşı bir Kültür- Turizm Bakanlığı Müsteşarı vardı.
"Türkiye'nin Sağlıklı Suları" diye kitap yazmıştı.
Ülkemiz bu konuda bir cennet.. Kaplıcalar.. Çamurlar.. O sularda yaşayan sülükler ve balıklarla tedavi.. Sedef hastalarında, o sedef denen kabukları yiyen balıklar varmış, ondan öğrendim mesela..
Fethiye ve Kütahya'da kanseri bitkisel tedavilerle yenenler var. Onlarla konuştum. Hayır, tedavi edenler değil, olanlarla..
Kütahya'da bir yaşlı İngiliz kadın, yanındaki ihtiyar adamı gösterip "Buraya sedyede getirdik. Bakın şimdi yürüyor" dedi bana.. Bu köşede okudunuz yıllar önce..
Ama biz, bir ikisi hariç, o şifalı suların, otların etrafına modern tesisler yapmayı, yurda, dünyaya duyurmayı başaramadık. Kimse aldırmadı, bakmadı çünkü..
Sadece Sağlık Turizmi, kıymetini bilsek milyarlarla dolar kazandırır, Türkiye'ye..
First Lady'mize, hem insanlık, hem de ülkem adına yaptığı bu çok önemli çıkışlar için teşekkür..
Ama onun bu sözlerini geçiştirip, sövmeler ve saldırmalarla sayfalar ve saatler dolduran, yazılı ve görüntülü medyaya da teessüflerimle..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA