Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Sakın boyun eğme, Nihat Başkan!..

Kulüpler Birliği, Türkiye Futbol Federasyonu'na "Küme düşme kaldırılsın" diye tavsiye kararı almış..
Başkan Nihat Özdemir'in bu tavsiyeyi gündeme bile almayacağını düşünüyorum ama, geçmişte öyle örnekler yaşadık ki..
Medya olarak fikrimizi yazmamız, federasyona destek olmamız lazım.
Sakın ha, Nihat Başkan!.
Sakın ha.. Böyle bir teklifi gündeme alman bile yozlaşmaya sebep olur ve bu ülke futbolu her yıl benzeri kararlara zorlanıp sonunda perişan olur..
Bu teklifi yapanlar kimler, ona bakalım önce..
Adı "Kulüpler Birliği!."
Palavra.. Bunlar ne kulüp, ne birlik..
Toplananlar, senelerdir tamamen kişisel sebepleri, antipatileri ve nefretleri yüzünden bir araya bir kere bile gelemeyen 18 başkan.. Başta "3 Büyük(!) ler" kulüplerimizi batma noktasına getiren adamlar, yani..
Bugün niye bir aradalar?.
Çünkü menfaatleri var. Kişisel menfaatleri.. Devlet müdahale etmez, yardım musluklarını açmazsa batacaklar.. Onun için gövde gösterisi yapıyor, "Kulüpler Birliği" varmış, etkiliymiş gibi görünmeye çalışıyorlar, yukarıya..
Düne kadar birbirleri için etmedik laf, yapmadık hakaret bırakmayan ve bu yüzden durmadan ceza alan adamlar bugün niye bir aradalar o zaman?.
Sebep açık. Menfaat!.
Bunlar "Menfaat Birliği" Nihat Başkan.. Menfaat birliği..
Ödün verirsen, sen de batarsın. Türk futbolu da batar..
Türkiye Ligleri, Pandemi'ye rağmen oynandı. Sonuçlar yasal ve sportif olarak alındı, tescil edildi.
O zaman nedir bu, her şey olup bittikten sonra "Küme düşme olmasın" rezilliği, utancı.. Niye sana "Tükürdüğünü yala" diyorlar, Başkan?
Süper Ligde düşme olmazsa, öbür ligler ne olacak?. Emsal var. Onlarda da olmayacak.. Her lig, üçer beşer takım artarak oynanacak..
Sonraki yıllar.. Gene ayni emsal!. Her sene bir bahane ile bu talep federasyonların karşısına çıkacak..
Hadi yönet bakalım Türk Futbolunu.. Yönet de saygın ol, görelim o koşullarda!.
"Küme düşme kalksın" teklifi bile, federasyon ile alay etmektir başkan..
Al o talebi, tarihin çöplüğüne at..
Atmazsan gerisi gelecek..
Türk futbolcusu ve Türk Milli Takımı'nı yok eden o "Yabancı serbestliği"ni düzenleyen, aslında çok geç kalmış, harika kararınızı bile geri almaya zorlanacaksınız.
On paralık değeriniz ve saygınlığınız kalmayacak.
Nihat Başkan!.
Bu ülkede, otorite ve düzeni, devleti ve yönetimi temsil ediyorsunuz.
Bu menfaatperest Tufeyliler Birliği'ne, sakın, ama sakın teslim olmayın..
Lig 18 takım ve ineni çıkanı ile devam etmeli, yabancı kuralı kararınız aynen uygulanmalı ki, biz de "Bu ülkede devlet var" diyebilelim!.

Not: Bu yazı TFF'nin "küme düşmeme" kararının açıklanmasından önce kaleme alınmıştır...

***

İşte kanıt!..

"Bunlar "Kulüpler Birliği değil, Menfaat Birliği" dedim, tepe yazımda..
İşte kanıt..
Kasımpaşa'yı perişan haldeyken alıp, 12 maçlık harika seri ile hayata döndüren, sadece ligde kalmayı erkenden garantilemekle kalmayıp, en göze hoş gelen futbolunu oynatan Fuat Çapa Hoca'nın işine son verilmiş.
Adını bile bilmediğimiz Başkan Vekili "Yolları ekonomik nedenlerle ayırdık" demiş.
Takım kötü olursa, suç hakemdedir, futbolcudadır, hocadadır. Bu Yönetici, Başkan denen hazretlerin hepsi masumdur, hadi onu ezberledik diyelim. Hadi Bursa'ya takır takır top oynatan İrfan Buz'u, skora bakıp kovmak tamam da, Fuat Çapa ve Hatay'ı muhteşem futbolla Süper Lig'e çıkaran Mehmet Altıparmak niye kovulurlar, mesela?.
Trabzon'u kim şampiyonluktan etti?. Hayır.. Hakemler ya da perde arkası oyunlar değil.. Harika bir takım yaratan ve oynatan Ünal Hoca'yı (Karaman) kovan Başkan ve Yönetim.. Dünyanın hiçbir takımı 9 ay boyu ayni formda kalmaz. Düşüşler mutlak olur. İşte o zaman hocanın ardında durursan kazanırsın.
Faruk Süren, geldiği ilk sene, Fener'den hem de Ali Sami Yen'de 4 yiyen Fatih Terim'in arkasında durduğu için, Galatasaray UEFA ve Süper Kupa Şampiyonu oldu..
Bir takımın başarısında en büyük unsur, doğru hocayı seçip onun arkasında durmaktır.
Dünyada Türkiye kadar sık ve yoğun hoca değiştiren ülke var mı?.
Çünkü, paçası sıkışan başkan için en kolay şey, hoca kovmak ve nefes almak.. Sonra gene nefes darlığı.. Gene hoca kov..
Yıkılın gidin be, menfaatperestler!.

***

Ya Deniz Taksileri!..

Yüksel Aytuğ ne güzel yazmış "Ya deniz taksileri" diye..
Bu köşeyi 1990'dan beri okuyanlar bilirler, "İstanbul'un metrodan hızlı, metrodan kolay toplu ulaşım çözümü" demiş ve denizi göstermiştim..
"Karaköy'den Sarıyer'e metro için yerin dibine inmeye gerek yok.. İşte deniz, Boğaz.. Onu kullanalım" dedim yıllarca..
Tersini yaptık. Vapur seferlerini azalttık, yok ettik..
İhtiyaç baş gösterince Deniz Taksileri çıktı. Çıktı da ne oldu?.
12 kişilik teknede 27 kişi ile, Heybeli'de mehtaba çıktılar. Battılar.. Bir balıkçı teknesi kaptanının bilgi ve mahareti ile facia atlatıldı.
Yüksel "Şu rezalete, sorumsuzluğa, vurdumduymazlığa bakar mısınız?. Havada.. Karada.. Denizde.. Denetim olmazsa taksimetre hep 'Ölüm' yazıyor" diyor..
Yazıyor da kim okuyor?. Kim alınıyor, üstüne?
Yüksel'i okurken hatırladım..
2009 yılında, Makedonya'da bir gölde, Bulgar turistleri taşıyan gezi gemisi batmış ve ertesi gün Makedonya Ulaştırma ve Bulgaristan Turizm Bakanları istifa etmişlerdi..
Daha dün, bizde Van Gölü'nde göçmenleri taşıyan tekne battı. 27 "İnsan" öldü.
Sonra ne oldu, Yüksel?. Sonra ne.. Sonra.. Son..

***

M. Ali Ağabeyi bir de kendisinden dinleyin!.. (3)

(M. Ali Ağabeyle (Kışlalı) 2014 yılında yapılmış bir röportajı nakle devam ediyorum..)

Abdi İpekçi, ABD'de gazetecilik stajı yaptığı dönemde gördüklerini uygulama çabasındadır ve bir gün Kışlalı'ya getirdiği öneri ile basında yeni bir uzmanlık dalı kurulur.. Öyküsünü Kışlalı anlatıyor:
"O zamana kadar, yabancı dil bilen İstanbul Gazetecileri 'Beyoğlu Muhabirliği' yaparlardı. Önemli oteller orada idi, doğal olarak, İstanbul'a gelen yabancı ünlüler de buralarda kalırlardı. Beyoğlu muhabirleri de bu ünlülerle görüşürlerdi, Ankara'da böyle bir uygulama yoktu. Abdi İpekçi, ABD'de gazetelerde yaptığı araştırmaya dayanarak Diplomatik Muhabirliği oluşturmaya çalışıyordu. Şimdi adı Diplomasi Muhabirliği olan bu uzmanlık dalını gazete içindeki birçok sorunu çözerek, basında ilk Milliyet Gazetesi Ankara Bürosunda kurdu ve ben 27 Mayıs 1960 ihtilalinden kısa bir süre sonra Milliyet'te Diplomatik Muhabir olarak işe başladım,.
Bu dönemde dış muhabirliklerim de (Time, The New York Times, The Daily Telegraph) başladı. Milliyet dönemi 1966 yılına kadar sürdü, askerliğimi Ankara'da yaptım, her gün bürodayım ama askerliğimin bittiği gün işten kovuldum!
Olayı duyan Cüneyt Arcayürek'in beni arayıp 'Hemen İstanbul'a git, Genel Yayın Yönetmeni Necati Zincirkıran seni bekliyor Hürriyet'te başlıyorsun' sözlerini hiç unutmam.
Haberi duyanlardan yabancı gazeteci dostum Charles Lanius, 'Önce Tercüman gazetesi ile konuş sonra Hürriyet'e git' diye ısrar etti. İstanbul'da önce Tercüman'a gittim ve orada kaldım. Benim için yeni bir dönem başladı. Bu arada Milliyet'te çalışırken Mete Akyol'un ısrarı ile askeri haberlere de yönelmiştim, o günlerde yaşanan Kıbrıs krizi ile de askeri haberde öne çıkıyorum. Tercüman'dan 1970 yılında, Milliyet, Tercüman, Ses-Hayat, Dünya gazetelerinin ortaklığında kurulan Türk Haberler Ajansı'nın (THA) Ankara Temsilcisi olarak ayrıldım."

Yankı doğuyor!..
THA'da iki yıl görev yaptıktan sora ayrılan Mehmet Ali Kışlalı, yıllardır düşündüğü projeyi uygulamaya koyar. İlhan Çevik'in yüreklendirmesi, Kemal Ilıcak'ın ki, daha sonra da ortağı olacaktır, desteği ile dünyaca ünlü Time dergisi havasındaki Yankı dergisinin doğuşunu da şöyle anlattı:
"İsim nasıl oldu hatırlamıyorum ama dergiyi hazırlamaya başladık, ben içerikle ilgileniyorum, ilk sayı için özel konular arıyorum, o günlerde pek sık gitmediğim Galatasaraylılar Cemiyeti'ne uğradım. Liseden arkadaşım İnan Kıraç ile karşılaştık ve sohbete başladık, ben çalışmaları anlattım o da ' Seni ağabeyim Can Kıraç ile tanıştırayım, ilan konusunda yardımcı olur' dediği zaman şaşırdım. İşin o yanını hiç düşünmemiştim... Ben içeriğe yoğunlaşmışken en önemli kaynak aklıma bile gelmemişti. İstanbul'a gittik, Can Bey'le tanıştık ve yeni üretilmeye başlayan Murat 124 otomobillerinin kapak içi reklamlarını verdi, Rus Hava Yolları, Aeroflot da reklama girdi.
Dergiyi hazırlamaya başladık. İlk sayımızın kapağında Başbakan Süleyman Demirel'in portresi ve arkasında asker silüetleri var. Köşedeki mavi bantta da 'Ordu kimin yanında' yazıyor.
1 Mart 1971 tarihli ilk sayımız çıktı; on bir gün sonra da askerler muhtıra verdiler. Düzen allak bullak oldu ve Yankı haberciliğinin önemi anlaşıldı.
(Yarın.. Hürriyet dönemi ve "Zoraki" emeklilik)

***

Sevdiğim Laflar

"Sevdiğin şeyi yaparak para kazanırsan aldığın her maaş bir ikramiyedir.
Kendinize hayatınızın ikramiyesini verin: Tutkunuzun peşine düşün. Neyi sevdiğinizi keşfedin. Ve onu yapın!"
Oprah Winfrey

***

Tebessüm

Ünlü avukat, ameliyat masasında ayılınca sordu..
"Neden bütün perdeler kapalı doktor?."
"Caddenin karşısında alev alev bir yangın var. Gözünüzü açınca ameliyatın başarısız geçtiğini düşünmenizi istemedik de.."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA