Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Kahraman Türk Ordusu’ndan Çiğiltepe Destanı!..

Bugün 30 Ağustos 2020.. 26 Ağustos'ta başlayıp 5 gün beş gece süren Başkumandanlık Meydan Muharebesi'nin 97'nci yıldönümü.
İlk defa 1924'te kutlanan, 1926'da Zafer Bayramı olarak, kahraman Türk Ordusu'na armağan edilen gün.
Kutlu olsun, ulusum!..
.. Ve kutlu olsun, Türk Ordusu'nun karada, denizde ve havadaki tüm askerleri.. Emekli ve gazileri..
Bugün sizlere, Anadolu'nun işgalden kurtulmasını ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasını sağlayan o muhteşem destandan bir an denebilecek kadar küçük, ama anlamı insanlar yaşadıkça kalacak kadar büyük bir bölümü anlatacağım..

***

Olayımızın kahramanı adını Türk edebiyatında sıkça duyduğumuz Ziya Paşa'nın oğlu olarak İstanbul'da doğan Albay Reşat..
1896 yılında Harp Okulu'nu bitirdi ve Türk'ün kurtuluş mücadelesi verdiği bir dönemdeki birçok savaşta başarıyla savaştı. Önce Trablusgarp ve Balkan Savaşları'nda, sonra Birinci Dünya Savaşı'nın Çanakkale cephesinde, sonra ise Muş ve Bitlis'in düşman işgalinden kurtuluşunda çok büyük başarılar gösterdi.
Mustafa Kemal Paşa'nın övgüleriyle birlikte madalyalar kazandı.



1918'de İngilizlere esir düşen Reşat Bey, esaretten kurtulur kurtulmaz Aralık 1919'da Milli Mücadele'ye katılmak üzere İnebolu'dan "İstiklal Yolu" üzerinden Ankara'ya geçti.
11. Kafkas Tümeni (sonradan 21. Tümen) Komutanlığı'na getirildi. Yarbay rütbesi ile İnönü ve Sakarya muharebelerine katıldı. Olağanüstü başarıları sonunda 57. Alay Komutanlığı görevi verildi.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Reşat Albay'a Büyük Taarruz'un ikinci gününde, muharebenin ve de ülkenin- ulusun kaderini etkileyecek çok kritik mevkide yeralan, Sincanlı Ovası'ndan Dumlupınar'a kadar tüm yolların önündeki en stratejik engel Çiğiltepe'yi düşmandan temizlemesini emretti.
Ne var ki, bu tepenin önemini çok iyi bilen Yunan Başkomutanı Trikopis, en zinde kuvvetlerini, üstün ateş gücüyle bu tepeye yığmış; tahkimatı tamamlamıştı.
Bundan ötesini resmi kayıtlardan okuyalım.

***

Saat 10.3027 Ağustos 1922 sabahı 57. Alay, Çiğiltepe'yi kuşattı. Saat 10.30'da Mustafa Kemal telefonda komutanla konuştu..
"- Reşat Bey, bu önemli tepeyi ne zaman alacaksınız?"



"Komutanım, yarım saat sonra alacağız."
"Başarılar diliyorum." Saat 10.45 Mustafa Kemal tekrar aradı.. "Düşmanın halen direndiğini görüyorum. Gözümüz o tepede, çok önemli". "Komutanım tepeye düşman bir tümen yığmış direniyorlar. Ama alacağız komutanım, mutlaka alacağız." Saat 11.00 Mustafa Kemal telefonda.. "Reşat Bey'i istiyorum." "Komutanım Reşat Bey size bir mesaj bırakarak intihar etti. Okuyorum, komutanım: Yarım saat zarfında bu tepeyi almak için söz verdiğim halde sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam komutanım."Mustafa Kemal'in gözlerinden yaşlar boşandı.
"Allah rahmet eylesin, Reşat Bey büyük bir vatanseverdi" Saat 11.45Başkomutanın telefonu çaldı.
"57. Fırka Çiğiltepe'dir komutanım. Yüzlerce ölüsünü bırakan düşman Sincanlı Ovası'na doğru kaçmaktadır, arz ederim."İnsanın göz pınarlarındaki yaşın akmasına engel olamadığı, tüyler ürperten bu olayın kahramanı Albay Reşat, tepenin ele geçirilmesindeki 45 dakikalık gecikme için canından vazgeçebilecek kadar sözüne bağlı ve şerefli bir vatanseverdi.
Milletini bir aile, vatanını bir ocak bilen bu yürekli kahraman vatanının geleceği için yaptığı onlarca hizmeti bile yeterli görmeyip, 45 dakika geciken zafer için kendini cezalandırmıştı.
İşte Türk askeri böyledir. Kuşkusuz kahramanlık dolu yaşamı dolayısıyla Tanrı'nın da sevdiği bu asker, Türk Ulusu'nun şeref timsalidir.



Sonrasını Başkomutan Mustafa Kemal Paşa şöyle ifade eder.."Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Burada şehit olan kahraman evlâtlarımızı minnetle anıyorum, ruhları şâd olsun. "
Atatürk'ün yüreğinden kopan bu sözler, Albay Reşat Bey Şehitliği'ndeki mermer bir kitabeye nakşedilmiştir.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Bu anıttan başınızı biraz çevirirseniz, sıra sıra şehitlerimizin kabir taşlarını okursunuz:
"Sivas-Hasan oğlu Hüsnü- 23 yaşında", "Tunceli-Ahmet oğlu Mevlût- 20 yaşında", "Konya-Ruşen oğlu Haşim 21 yaşında", Mersin- Hasan oğlu Ömer 24 yaşında", "Afyon-Mehmetoğlu Musa 18 yaşında" ve diğerlerinin acılarını duyarsınız..
Hayatlarının baharında, komutanları Reşat Bey'in onurlu intiharından sonra gözlerini kırpmadan ölüme koşan gencecik yiğitler!..
Bizler ve bizden sonra gelecekler için en değerli varlıklarından, canlarından vazgeçen Türk oğlu Türkler!..
...........................................................
Eğer bir gün yolunuz Sandıklı- Afyon arasına düşerse, lütfen bu şehitliği ziyaret ediniz. Albay Reşat ve şehitler için bir Fatiha okuyunuz.
Marmaris, Bodrum, Kuşadası, Antalya, Fethiye gibi hemen çoğunluğumuzun yılda en az bir kez tatil için geçtiği yol üzerindeler onlar..
Her gün onbinlerce aracın geçtiği yolda, herkes bakar da görmez o küçücük tabelayı!..
"Albay Reşat Bey-Çiğiltepe Şehitliği 10 km."!.

(Albay Reşat, 57. Fırka ve Çiğiltepe Destanı'nı ilk defa bir 30 Ağustos gecesinde, Bandırma'da babamdan dinlemiştik, ailecek..
Lisede, Çiğiltepe destanını anlatarak kompozisyon ödülü aldığımı hatırlıyorum. Bu yazıdaki bilgileri ve resimleri, internetten, özellikle de Onedio Sitesi'nde yazan Murat Çelik'ten derledim. Teşekkürlerimle.)

*



Bu Vatan Kimin


Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıra dağlar gibi duranlarındır.
Bir tarih boyunca onun uğrunda,
Kendini tarihe verenlerindir.

Tutuşup kül olan ocaklarından,
Şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutlarda gazâ bayraklarından.
Alnına ışıklar vuranlarındır.

Ardına bakmadan yollara düşen
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan
Cepheden cepheyi soranlarındır...

İleri atılıp sellercesine
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine,
Şu kara toprağa girenlerindir.

Tarihin dilinden düşmez bu destan
Nehirler gazidir, dağlar kahraman
Her taşı bir yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir.

Gökyay'ım ne desem ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil.
Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlusundan görenlerindir...
Orhan Şaik Gökyay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA