Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Terörün amacını iyi bilmemiz gerek!..

Güneydoğu'daki sivilleri, çocukları gözünü kırpmadan öldüren terör örgütü, günlerden beri hatta ekleri de dahil manşetlerde.. Hemen tüm köşelerde ayni zamanda..
Lanetleniyorlar.. Sosyal medya yağmur gibi yağıyor.. Hemen her ünlü, bir lanet mesajı yayınlıyor.
Onlar da sayfalar dolduruyor..
Bu mesajları aynen nakleden gazetelerimiz, köşelerde de "Lanetlemeyenler"i izliyor. Teşhir ediyor.. Onları da lanet mesajına zorlayan haberler ve yorumlar kaleme alıyor..
..Ve bu gazeteler, bu "Lanetleme yarışındaki gazeteler en çok kimi mutlu ediyor" hiç düşündünüz mü?.
Güneydoğu'daki terörün ağaları eğer, bayram yapmıyorlarsa, ben hiçbir şey bilmiyorum, demektir..
Terör eyleminin amacı nedir, bir düşünün..
Yakın tarihten, 1972 Olimpiyatları'ndaki Münih Baskını'ndan başlayarak düşünün..
Dünya Kara Eylül çetesinin adını nasıl duymuştu?.
Peki İkiz Kuleleri yok eden uçakların amacı neydi?.
Amerika'yı yıkmak değil herhalde..
Usame bin Ladin denen iğrenç herif, bu binlerce masumu öldüren eylemle El Kaide adını dünyaya duyurdu. Yaptığı eylemle de, "Bakın biz güya en korunmalı devlet Amerika'da bile neler yapabilecek güçteyiz" gösterisi yaparak, dehşet saçtı..
Dünya televizyonları adeta naklen yayın yaparak, bu dehşetin, en ücra köşelere bile ulaşmasını sağladı.
Peki kime hizmet etti bu yayınlar?.
Usame'ye..
Bir yandan onun "Dehşet ve Korku" yaratma amacına hizmet etti. Öte yandan, taraftarlarının ona daha da inanmasına, daha da bağlanmasına, "Canlı bomba" olacak kadar inanmasına yaradı..
Şimdi bir daha düşünün..
Londra'da, Paris'te son zamanlarda terör eylemleri oluyor.. BBC başta, İngiliz ve Fransız televizyonları canlı görüntü yayınlıyorlar mı?. Etrafta yerlerde kanlar içinde insanlar.. Ölüler, yaralılar..
Göremezsiniz.. Çünkü onlar, o görüntüleri yayınlamanın, terörün amacına hizmet olduğunu bilirler..
Şimdi bakın..
Güneydoğu'daki o rezil örgüt, son zamanlarda iyice sıkıştı. Gerek saklandıkları delikler, gerekse liderlerinin kaldığı yerler, İHA'larla (İnsansız Hava Araçları) ile tespit edilip SİHA'larla (Silahlı İnsansız Hava Araçları) ile vurulur oldular.
Türkiye'de saklandıkları dağlar da belirlendi ve Güneydoğu, Doğu ve Kuzey Anadolu'da izlenmeye başladılar. Canlı, ölü ele geçirilir oldular. Dehşet onların kampında başladı ve kandırıp götürdükleri, teslim olmaya başladılar..
Bu ortamda yapacakları şey ne olacaktı?.
Taraftarlarına güven verecek, dağılmalarını önleyecek "Biz daha ölmedik, bakın hâlâ güçlüyüz" dedirtecek, Türk kamuoyunda da "Siz haberlere inanmayın. Bakın hâlâ hem de içinizde eylemler yapacak güçteyiz" algısı yaratacak eylemler yapmak..
Ne varki Milli İstihbaratımız o kadar güçlü ki, anında haber alıyor ve eylemcileri daha parmak oynatamadan deliklerinde basıyor ve yakalıyorlar..
Giderek gücün bitiyor, giderek azalıyorsun..
Eylem de yapamıyorsun.. O zaman.. O zaman bir başka alışılmış terörist taktiği..
Asla parmağının olmadığı dehşet olaylarına sahip çıkmak.. Olay ne kadar devasa ise, o kadar iyi..
Yazın bu kadar kurak, bu kadar sıcak geçtiği ülkelerde en devasa olay nedir?. Orman yangınları..
Koskoca Amerika Birleşik Devletleri bile baş edemez..
Mesela Kaliforniya her yıl yanar da yanar..
Haftalarca söndürülemez.
Yangın yaşam yerlerine uzanır. Hollywood ünlülerinin milyonluk villaları dahi yanar..
O zaman bekle, Türkiye'de bir orman yangını başlasın.. Baktın büyük, baktın söndürülmesi zaman alacak.. O zaman hemen yüklen.. Dünyaya yay "Yangını biz çıkardık" de..
Günlerce radyolar, televizyonlar, gazeteler ve sosyal medya adını, gücünü duyursun. Teslim olmayı düşünen kendi tayfana göz dağı, gösteriş olsun.
Parmağını oynatmadan, bin kuşu birden vur..

*

Hayır!. Hiçbir iddiada bulunmuyor, sadece Sokrates mantığıyla bir durum analizi yapıyor ve diyorum ki..
Daha kim tarafından çıkarıldığı, hatta kaza olup olmadığı bilinmeyen bir yangına sahip çıkan bir rezil terör örgütünün amacına hizmet etmekten başka işe yaramayan, büyütme, abartma ve uzatma yayınlarından kaçınmamız gerek..
Tam tersine, halkımıza "Devlete güven, teröre korku" inancı ve algısı verecekyayınlar yapalım..
Bizim tüm medya, Hatay'ı bir terör eyleminin kurbanı ilan ederken ben dün niye tam tersi bir Hatay yazısı kaleme aldım, sanıyorsunuz..
Niye ormanları yanan Hatay'ı yazmadım, onu yakanları lanetlemedim de, Hatay'ın emsalsiz güzelliklerini, yeni Reyhanlı Barajı sayesinde Amik Çanağı'nın su tutmaya başlamasıyla göçmen kuşların yeniden konaklamak ve üremek için Hatay'da durak yapmalarını anlattım. O bağlamda Hatay'ın emsalsiz güzelliklerini bir daha yazdım?.
Reyhanlı Barajı'nı bizzat Devlet Başkanımız açtı.
Önemini herkes görsün anlasın diye.. Tek satır okudunuz mu o konuda..
Yusufeli Barajı'nı da yazmadığımız gibi..
Çünkü güzellikleri anlatırsan, yapılanı översen, tiraj, reyting, retweet ve like yok. Tık yok.. Kötüleri, çirkinlik ve felaketleri yazar, her fırsatta söversen, hepsi var..

*

Yeter!. Günlerden beri terör örgütü reklamı yapanlar..
Hepiniz bilirsiniz, reklamın iyisi kötüsü olmaz..
Eylemin eğer varsa, ya da yok da yükleniyorlarsa, amacı sizlerin manşet ve ana haberlerinizi, hatta magazin eklerinizi köşelerinizi tıka basa doldurup, adı, gücü üzerine dehşet algısı yaratmak ve taraftarlarına "İnanmayın. Biz ölmedik.. Eskisinden de güçlüyüz" mesajlarını bizi alet ederek vermek.
Bu yüzden bugüne dek Hatay yangını için tek satır yazmadım.
Bugün artık mecbur kalıp kaleme sarılınca da, gördünüz, ne örgütün, ne de onun sivil ve çocuk kasabı liderlerinden bir tekinin adını geçirmedim.
Benim gibi, örgütün tuzağına düşmeyen tüm meslektaşlarıma ve bu tuzağa balıklama dalanların gazına gelmeyip sosyal medyayı kullanmayan ve beklemeyi tercih eden, başta Cem Yılmaz ve Halit Ergenç, tüm ünlülere teşekkür ederim..
Teröre hizmet etmemenin yolu, soğukkanlı olmak ve sabırla, devletine güvenle beklemek, halkın, ulusun moralini yüksek tutmaktan geçiyor, dostlar!.
..Ve de terörist tarafından KUL- LA- NIL- MAMAK'dan!.

***


Bunlar başka M... M!..

Hayır, hayır.. Bu defa "Maske.. Mesafe" değil.. Bu ikisi, meslek konusunda konuşma için davet edildiğim yüksek okullarda sınıfa girer girmez tahtaya yazdığım iki harf..
Bu mesleğin temel şartı iki sözcüğün simgesi..
Merak ve Matematik..
Meraksız adam gazeteci olmaz. Sen merak edeceksin ki, okur neyi merak eder bilesin..
..Ve yazını öyle matematiksel bir mantık kurgusuyla yazacaksın ki, okurun aklında artık soru kalmasın. "Bu yazı eksik, bu yazı mantıksız" demesin..
Dün birinci sayfadan sürmanşette resimli duyurulan, ikinci sayfada manşet olup, sayfanın nerdeyse yarısını kaplayan bihaber vardı..
"40 liralık radyo hayatını değiştirdi!."
Efendim kardeşine 40 liralık radyo almış. Kardeşi o radyodan duyduğu bir papağan haberini ona anlatmış.
O da atv'nin Kim Milyoner Olmak İster yarışmasına katılmış. 60 bin liralık soruyu, o haberden aldığı bilgi ile cevaplandırıp, 1 milyonluk soruya iki basamak kalaya dek gelmiş..
Mehmet Yıldırım kardeşim o haberi uzun uzun yazmış.. Yanına üç de kutu açmış üstelik..
Hepsini merakla okudum. Ama olmadı..
Yetmedi.. Merakım havada kaldı.
Eğer o programı seyretmediyseniz ki, ben etmedim, "Sorunun ve yanıtın ne olduğunu" merak etmez misiniz?.
Belli Mehmet kardeşim etmemiş ki, yazmamış üç kutulu yazısına..
Koyduğu ekran resminde bile o soru değil, bir matematik sorusu var.
Peki o haberi sayfanın manşetine koyan editör kardeşim Yasin Eskiköy de merak edip sormamış mı, Mehmet'e..
Amerikalılar "Merak kediyi öldürdü" derler.. Bahçemdeki yirmiye yakın kedi ile hele bu karantina aylarında pek bir iç içe, kucak kucağa yaşamak, beni de kedi mi yaptı, acaba?.

***


Tam karantinalık iki kitap!..

Evet!.. Evet!. "Bunları yazacağım" diye ayırdığım köşemde kitaplar birikti ama, ikisi tam da karantina günleri için yazılmışçasına kaleme alındığı için "Kısaca da olsa yaz" dedim kendi kendime ve öncelik verdim..
İlki, ekran başında, hem de ailecek geçen saatlerin artışına bakarak seçtiğim bir Atilla Dorsay kitabı.. Adı uzun..
"Dünyaya Açılan Sinemamız ve Yeni Bir Kuşak/ Türk Sineması 2010-2020" Atilla, Hasan Bülent Kahraman ve Ahmet Örs ile bu gazetenin kaybetmesine en çok üzüldüğüm üç insandan biri.. Üçü de harika üsluplarıyla, okumaya doyulmazdı.
Üçünden de çok şeyler öğrenirdim.
Atilla, çok kıskandığım bir üretken.. Bu kaçıncı kitabı bilemem.. Üstelik yeni haberim oldu. Bu arada, by-pass ameliyatı olmuş, altı damar değiştirmişler. Geçmiş olsun, dostum.
O kalple bu kitabı bitirmen mucize..
2010'dan itibaren Türk Sineması'nın Dünya Sineması'na hem festivaller, hem de gişe yollarıyla iyice girdiğini görüyoruz.
Atilla kitabında o yılları ve dönemin filmlerini anlatıyor işte..
Ekran başında iken tam baş ucu kitabı..
Sonunda fihrist de var. Adından, yönetmen ve oyuncusundan o filmi açıp meraklı notları anında okuyabilirsiniz. Her eve lazım..
(Remzi Kitapevi) İkincisi.. Gene eski Sabahçılardan, dostum, kardeşim Umur Talu'nun, gene şirin, gene meraklı, gene kolay okunur bir boş zamanlar için bire bir, baş ucu kitabı. Beş dakika vaktiniz mi var.. Uzanın alın. Rastgele açın. Karşınıza çıkan yazıyı hemen okuyun.
Öyle yazmış Umur "Senin Adın Corona Olsun/ İnsanlığın Salgın Maceraları" adlı kitabını..
Kitap, Umur'un deyişi ile, "Tarih değil, tarihten koparılmış, başka türlü birleştirilmiş sayfalar"dan oluşuyor. Salgın bağlamında tarih, akıcı bir hikaye gibi anlatılıyor.. Ama o sırayla okumanız da şart değil.
Gene rastgele açın bir sayfayı.. Ordaki tarihi öyküyü bitirmeden bırakamayacaksınız. Bunu da hemen alın mutlak.. (Literatür Yayınları)

***


Terim'e saldırdık!..

Pazartesi günkü spor sayfamızda bir başlık...
"Galatasaray'a 2 iyi, 1 kötü haber!." Okudum. İyi haber Emre Akbaba ve Saracchi iyileşmiş. Ayak bileği ağrımayan Belhanda ise idmana çıkmamış. Yani Belhanda'nın bilek ağrısı "Kötü haber" oluyor, SABAH Spor'a göre, aslında müjdenin en iyisiyken..
Son üç maçtaki rezil ve ruhsuz futbolu ile Fatih Terim'i bile satan Belhanda için hâlâ "Vazgeçilmez yıldız algısı nasıl yaratılır" sorusunun yanıtı işte bu başlık..
Ama Terimci ve onun yüzünden Belhandacılar farkında değiller, ya da kendi haberlerini(!) bile okumuyorlar..
Fatih Terim "Beceriksiz yönetim ne oyuncu almayı biliyor, ne satmayı..
Belhanda ve Feghouli'yi bile satamadılar.. Ben de onları ısrarla oynatıyorum ki, satılsınlar" demedi mi?.
Demedi mi, ha?. Sizler de yazdınız.
İşte transfer bitti. Yani artık "Satılsınlar diye oynattım" gerekçesi kalmadı.
Yani Fatih Hocam'a göre artık bu ikisinin kıymet-i harbiyesi de, oynama sebebi de kalmadı..
O zaman o çok çok muhterem Belhanda hazretlerinin ayak bileği ağrısı kime kötü haber oluyor, biri yazar, ya da sütunları kıymetli ise, bana telefonda söylerler mi, o zaman ben yazayım!.

***


Tebessüm
Adam berbere girdi, oturdu. Berber "Nasıl kesmemi istersiniz" dedi..
"Sağ favorim soldan uzun olsun. Kafamın arkasından birkaç uzun saç sarksın. Tepede ve yanlarda da birkaç topak yap" dedi, adam.
Berber şaşırdı. Baktı ve "Böyle bir tıraşı yapabileceğimi sanmıyorum" dedi..
"Niye ki" dedi adam.. "Geçen defa, aynen böyle kesmedin mi?."

Sevdiğim Laflar
"İnsanlarla ilişkin, ateşle ilişkin gibi olsun. Çok uzaklaşma donarsın, çok yaklaşma yanarsın."
Sadi Şirazi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA