Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Ne farkı var Gümülcine'deki soydaşın Diyarbakırlıdan?

Pazar günü Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'la birlikte Batı Trakya'daydım. Daha önceleri hiç görmediğim bu bölgeyi ziyaret etmek cidden ilginç bir deneyim oldu benim için. Sadece ben değil, geziye katılan diğer bütün gazeteci ve televizyoncu arkadaşlar da çok enteresan buldular söz konusu seyahati. Avrupa Birliği üyesi bir ülkenin kuzeyindeki bu yoksul yaşam ve az gelişmişlik gerçekten görenleri hayretler içerisinde bırakıyor. Yaklaşık 150 bin Türk'ün yaşadığı bölgedeki mahrumiyet ve sıfır entegrasyon oldukça tuhaf geldi hepimize. Emine Erdoğan'ın hemen hemen her konuşmasında ısrarla, "Kendi kültürünüzü, dilinizi, yaşam biçiminizi unutmamaya çalışmanız takdire şayan bir davranış ama yaşadığınız ülkenin dilini, kültürünü de muhakkak öğrenmeye çalışmanız ve uyum göstermeniz, en az bir Yunanlı kadar iyi Yunanca konuşmanız sizi daha mutlu ve rahat kılar" demesi de sanırım Batı Trakya'da oldukça yoğun yaşandığı aşikar olan bu sorundan dolayı idi.
Bence Emine Hanım bu mesajlarda çok haklıydı.
Çünkü bugün benzer problemleri biz de Türkiye'de yaşıyoruz.
Kürt kökenli yurttaşlarımız onlarca yıl kendilerine yapılan baskı ve zulmün yarattığı travmayı aşmaya çalışırken, bir yandan da intikam hırsı ile yanıp tutuşan bazı siyasiler tarafından Türkiye'yi Türkiye yapan özelliklerden koparılmaya çalışılıyorlar.
Ortak dil, ortak yaşam ve ortak gelecek gibi...
Gezi sonrası dönüş yolunda uçakta sohbet etme fırsatı bulduğum Başmüzakereci Egemen Bağış'ın, bölgenin geri kalmışlığına ve yoksulluğuna dair şaşkınlığım karşısında ortaya koyduğu tespit de çok önemliydi.
Diyordu ki Bağış; "Ekonomik kriz bütün ülkeyi çok yoksullaştırdı ama Yunanistan'ın kuzeyinde yerleşik Türk azınlıkların yaşam standartları çok daha kötüledi. Çünkü Batı Trakya zaten ihmal edilmiş bir bölgeydi krizle birlikte bu ihmalkârlık adeta tavan yaptı"
Şaşkınlığım sadece yoksulluğa ve Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan'ın doğusundaki bu az gelişmişliğe değildi tabii.
Yakın tarihlerinde onca baskıyı, eziyeti ve engellemeyi yaşamış olan Türk azınlıkların, Kürt meselesine dair ilginç yaklaşımlarıydı. Heyetimizin ilk durağı olan Tuzcuköy'de konuştuğum soydaşlardan biri, "Düşünün bu topraklarda doğmuşsunuz. Büyümüşsünüz. Sizin anavatanınız. Ama ana dilinizi konuşmanıza izin yok. Yunanistan AB'ye girene kadar çektiğimiz eziyetin, zulmün haddi hesabı yok! Bize yıllarca, "Türk'üm" diyemezsin, "Türkçe konuşamazsın!", " Müslüman gibi yaşayamazsın" dediler. Yine gizli gizli engellemelerle karşılaşıyoruz zaman zaman ama eskisi gibi değil artık. Çünkü AB'nin standartları var. Aykırı davranamazlar" şeklinde ifadelerle dert yanınca dedim ki; "İşte size Yunanistan'da yapılanların benzerlerini, belki de daha beterlerini biz de yıllarca Kürtlere yapmışız!"
Sandım ki soydaş Ali Bey diyecek ki; "Haklısın... Yok farkı bir Diyarbakırlının yaşadığının benim yaşadıklarımından..."
Demedi.
Aksine ilginç bir çıkış yaptı ve şöyle bir cevap verdi; "Ama onlarla biz aynı değiliz! Burası bizim. Ana vatanımız. Türkçe bizim ana dilimiz. Biz Osmanlı'dan beri buralardayız! Kürtlerin durumu aynı değil!"
Baktım ki meseleye başka bir yerden bakıyor benim yaşı başı epeyce ilerlemiş Ali Amca'm.
Üşenmedim oturdum anlattım tek tek.
Kürtler için de Türkiye'nin bir anavatan olduğunu, Kürtçe'nin onların ana dili olduğunu ve Kürt yurttaşlarımızın bölünmek gibi falan bir dertlerinin olmadığını, tümünün PKK'lı gibi algılanmasının yanlış olduğunu falan filan...
Empati yapmasını istedim ondan. Kendisini Yunanistan'da bir Türk gibi değil, Şırnak'ta ya da Cizre'de bir Kürt gibi hâyâl etmesini istedim...
Düşündü biraz ve işte o zaman ancak; "Haklısın!" dedi.
Haklıyım tabii...
Hem de yerden göğe kadar...
Çünkü insanların kimliğini inkara zorlamak, 'ana dilini konuşamazsın kardeşim' diyerek baskı yapmak, kimliğinden, dilinden, dininden dolayı aşağılamak ayıptır.
Allah'ın huzurunda da, kanunlar önünde de...
Dünyanın neresinde olursa olsun, ister Yunanistan'ın Gümülcine'sinde, isterse Türkiye'nin Diyarbakır'ında!
Hem günahtır...
Hem de suçtur!


YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA